KAPİTALİZMİN ‘DÂHİ’ ÇOCUKLARI

“Ülkemizin sadece içerik değil, özel okullaştırma ve sınav odaklı eğitim sorunu her geçen gün büyüyor. Büyüdükçe eğitimin yakınlaştırıcı, iyileştirici, ilerletici doğasından uzaklaşıyoruz hem biz hem neoliberalizm virüsünü kapmış ülkeler. Bu eğitim pandemisine “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” misali, bir de Poonpiriya’nın Kötü Deha’da kadraja aldığı Tayland üzerinden bakalım:”

Her yıl olduğu gibi bu yıl da merkezi sınavları çok konuştuk, hâlâ konuşuyoruz ve daha da konuşacağız… Madem doğru dürüst konuşmalarla, aklı başında eleştirilerle, araştırmaların bilimsel verileriyle, akışı, gelişimi ve süreci boş verip sadece sonuç ölçmeye odaklanan eğitim sistemini iyileştirmekte bir yere varamıyoruz; belki sorunu parodileştirerek çözüme bir katkı sunabiliriz.

Parodiyi biz yapmayacağız tabii, onu Tay yönetmen Nattawut Poonpiriya’ya bırakıyoruz; o, Bad Genius (Kötü Deha, 2017) ile bu işi iyi yapıyor çünkü. Bize düşense, bu vesileyle kapitalizmin benzeştirdiği Tayland ile Türkiye’nin eğitim sistemlerini bir kere daha düşünürken, sınav merkezli ve merkezi sınavlı eğitimi sistemlerinin dayanışmacı ve paylaşmacı bireyleryerine birbirinin kurdu olan yarışmacı ve rekabetçi bireyler yetiştirerek onları nasıl kendine benzettiğini anlamak.

Çoğu “ünilise”ye dönüştürülen üniversitelerimizin adayları olan değerli gençlerimiz, rekabetçi ve yarışmacı bir eğitim sisteminin ekonomik, sosyolojik, psikolojik zorluklarıyla mücadele ederek kendileri ve ülkeleri için iyi bir gelecek tasavvuruyla yoğun bir hazırlık sürecinden sonra, iki gün boyunca TYT ve AYT’yle sınandılar. Liselere Giriş Sınavı da Gülen cemaatinin merkezi sınavlarda yaptığı algoritmik ve örgütlü kopya rezaletini bir kere daha yaşattı. Bu kez bakanlık, başka cemaatlerin kopya konusunda Gülen’den kopya çekmesinin üstünü, karşı çıkanları zek3a özürlü diyerek örtmeye çalıştı.

Özetle ülkemizin sadece içerik değil, özel okullaştırma ve sınav odaklı eğitim sorunu her geçen gün büyüyor. Büyüdükçe eğitimin yakınlaştırıcı, iyileştirici, ilerletici doğasından uzaklaşıyoruz hem biz uzaklaşıyoruz hem neoliberalizm virüsünü kapmış başka ülkeler. Bu neoliberal eğitim pandemisine “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” misali, bir de Poonpiriya’nın Kötü Deha’da kadraja aldığı Tayland eğitim sistemi üzerinden bakalım:

kısa bir tayland turu

İnsanlar birbirlerini selamlarken avuç içlerini birleştirip başlarını hafifçe öne eğiyorlar. LGBT bireylere geniş bir hoşgörü gösteriliyor, o kadar ki transseksüel ve travesti güzellik yarışmaları bile yapılıyor. Birini azarlamak, eleştirmek, kavga etmek çok ayıp. Gençler yaşlılara, fakirler zenginlere, öğrenciler öğretmenlere, küçükler aile büyüklerine saygı göstermek zorunda. Çocuklar da ailelerine destek olmakla yükümlüler. Kral’ın lehinde ya da aleyhinde tek kelime etmek yasak. Sinemalarda film öncesinde ulusal marş eşliğinde Kral’ın fotoğrafları gösteriliyor, turist de olsan ayağa kalkacaksın!

Gelenekleri hoşgörü ve yasaklarla dolu bir kültürün içindeyiz, Tayland’dayız, resmi adıyla Tayland Krallığı’nda. Hindiçin yarımadasının ortasında bir Güneydoğu Asya ülkesinde. 513.120 kilometrekare yüzölçümü, yaklaşık 70 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık 20. ülkesi. Batılı devletlerin Hindiçin’de kolonileştiremedikleri tek ülke ve bu, Tay halkı için büyük bir gurur kaynağı. Dili Tayca, dini Budizm, başkenti Bangkok, yönetim biçimi Parlamenter Monarşi. Dünyanın en büyük ikinci pirinç ihracatçısı, tarımın ekonomideki payı %12 ve işgücünün %50’sini istihdam ediyor.

Ekonomik göstergeleri ülkemizinkini andırıyor; gelir dağılımındaki adaletin işareti olan ‘gini katsayısı’ bizimkinden hallice: 0,378. Yani gelir dağlımındı bizden adiller ama eğitime erişim eşitsizliğinde biz bir adım öndeyiz! Bu alanda bizimle yarışıyorlar; onların da sınav odaklı ve son derece rekabetçi, yarışmacı bir eğitim dizgeleri var. 4-7 yaş için okul öncesi eğitim isteğe bağlı. İlköğretim iki yıllık dönemlerle 8-14 yaş için toplam 6 yıl. Ortaöğretim iki çeşit; sanırsın Yusuf Tekin 2+2 lise düzenlemesini buradan almış: Alt ortaöğretim mesleki eğitime dönük ve 3 yıl; üst ortaöğretim akademik eğitime dönük, 2 yıl; devamında 2 yıl da üniversite öncesi eğitim var. Liseyi bitirmek için Ordinary (kolay) ve Advanced (zor) iki seçenekli NET sınavını (National Educational Test/Ulusal Eğitim Testi) geçmek gerekiyor. Yükseköğretime giriş de merkezi sınavla yapılıyor. 15 yaşına kadar eğitimi devlet sağlıyor, ama bizdeki gibi aileyi de eğitim harcamasına koşuyor. İyi öğrenci peşinde koşan özel okulları yaygın ve orada eğitim İngilizce.

BAD GENIUS/KÖTÜ DÂHİ

Bugüne kadarki uluslararası en başarılı Tayland filmi 2017 yapımı Kötü Deha’ya (Tayca: Bilge Hile Oyunu) gelecek olursak, film vizyona girer girmez adından çok söz ettirdi ve şimdiden 10 ödülü, iki de adaylığı var. 2024’te de JC Lee, filmin Amerikan versiyonunu çekti. Kuşkusuz bir filmi aldığı ödüller ve gördüğü popüler ilgi iyi film yapmaya yetmez; bizimse bu filmi seçmekte kullandığımız ölçüt, filmin sanatsal değerini ıskalamamakla birlikte, yukarıda da söylediğimiz gibi eğitimin belli bir sorununa dikkat çeken bir temaya sahip olmasıdır. Nihayet bir aksiyon filminin gerilim dolu ritmiyle ilerleyen Kötü Deha’nın temel mesajı; yarışmacı, rekabetçi, sınav odaklı bir eğitim sisteminin insanî değerlere getirdiği yıkıma dairdir.

Yönetmen Nattawut Poonpiriya, 1981 doğumlu ve mektepli bir sinemacı. Kariyerine 2012’de 22. Tayland Ulusal Film Birliği En İyi Senaryo Ödüllü gerilim filmi Countdown’la (Geri Sayım) başlamış. Bir de Dünya Sineması Drama Yarışması’nda Yaratıcı Vizyon dalında Özel Jüri Ödülü’nü kazandığı 2021 yapımı “One for the Road” (Yol İçin Bir Tane) var. Poonpiriya, aslında reklamcı ve klip yönetmeni; hızlı geçişlerle seyircinin dikkatini sürekli uyanık tutmayı başaran bu deneyimini Kötü Deha’da bolca kullanıyor. Amerikan suç filmlerinin trüklerini ve soygun-şantaj filmlerinin dinamiğini, eğitimde organize bir “hırsızlık”, yani kopya olayının kurgusuna aktarıyor.

Film, genel kültürü ölçen ve uluslararası üniversitelerin lisans bölümlerine giriş sınavı olan STIC’in (Standardised Test for International Colleges) kurum denetiminde ortaya çıkan, soruların birçok Asya ülkesine sızmasına neden olan, yönetmenin gerçek bir olaydan esinlendiği kopya skandalı üzerinedir. Skandalın kahramanı lise son sınıf öğrencisi Lynn’in (Chutimon Chuengcharoensukying) sorgu sahnesiyle başlayan film, kronolojik zaman zincirini kıran bir geri dönüşle bizi, prestijli bir özel okul müdürünün kahramanımızla randevusuna, kayıt kabul gününe götürür. 

Lynn’e ait, başarılarla dolu bir öğrenci dosyası vardır okul müdürünün (Sarinrat Thomas) önünde: 1. sınıftan beri tüm notları A, 7. sınıftan 9’a kadar onur belgesi, bölge matematik yarışmasında birincilik, ulusal bulmaca şampiyonluğu; ayrıca sporda da bir dizi başarı ödülü… Okullar arasındaki rekabetin başarılı öğrencileri kapma yarışında, tıpkı bizimkiler gibi çok önemli bir avantaj yakaladığını düşünen okul müdürü, gözleri parlayarak ellerini ovuşturur ve Lynn’in yanıtını bekler: “Okulumuzda okumak istiyor musun Lynn?”

Lynn, hemen yanıtlamak istemez; iki saniyede kuruşu kuruşuna hesaplanmış, ayrıntılı bir muhasebe koyuverir müdürün önüne: Bu okulda okumanın yol, yemek, okul malzemesi ve yeni forma masrafı gibi birçok başka girdiyi de beraberinde getireceğini, dolayısıyla bu yeni okulun babasına daha pahalıya mal olacağını söyler. Bu muhasebe okulun müdiresini büyüler. Bu dâhiyi kaçırmak istemez ve okula ücretsiz kabul eder Lynn’i, yanında yemek de bedava. Kapitalizmin kâr-zarar temelli düşünme biçimi, bu kapitalist dehayı çok sevmiştir!

ÜSTAT LYNN

10. sınıfta, akademik başarısı zayıf; ama müfredat dışı etkinliklerde iyi ve ilgi alanı tiyatro olan Grace (Eisaya Hosuwan) ile tanışır. Okul piyesinde oynamak için 3,25 not ortalaması kuralını koyan okulun müdiresinden yakınır Grace. Oysa Lynn’e göre rol yapmak ders çalışmaktan daha zordur. Küçük bir matematik gösterisi Grace’in gözünde Lynn’i “Üstat Lynn” yapar ve üstat bu sıfata tav olur; Grace’in özel öğretmenidir artık. Bu arada kısa kısa ileri geri sıçrayışlarla STIC’de yaşanan skandalın sorgusuna da girer çıkarız.

Okul sınavlarında kendisinden özel ders alan öğrencilere soruları sızdıran, diğerlerinden de zor sorularla intikam alan matematik öğretmeni (Yuthapong Varanukrohchoke), Lynn’i öfkelendirir. Yönetmenin zaman zaman detay plan çekimi ve zamanı durma noktasına kadar yavaşlatan kurgusuyla, matematik sınavında silgiye yazdığı yanıtları ayakkabısının içinde Grace’e atar Lynn. Alnı boncuk boncuk terdir; ama silgiyle birlikte yeterli puanı da kapmıştır Grace! Bunu sevgilisi Pat’ın (Teeradon Supapunpinyo) evinde kutlamalıdırlar. Yüzme havuzu ve hizmetçisi olan evde, şampanyalı bir kutlama yapılır!

Kendisininki gibi zengin olan ailelerin çocukları için de para karşılığında Lynn’e kopya yardımı teklifinde bulunur Pat. Bu arada okulun velilerden yardım, bağış gibi gerekçelerle “hava parası” aldığını öğrenir Lynn: “Öğrenci Harcı” adı altında babasından (Thaneth Warakulnukroh) da 200 000 Baht alınmıştır. Bu nedenle, Pat’ın teklifini, yani onlara sınavlarda kopya vermeyi kabul eder; kapitalist eğitim ilişkilerini yine kapitalizmin kendi silahıyla vuracaktır!

Üstat yaratıcılığını ullanır ve “sorunu”, bazı klasik müzik parçalarının piyanoda çalınırkenki parmak ritmine dayanarak çözer! Geliştirdiği “parmak vuruş sinyalleri”nden oluşan kolay bir algoritmayla gerçekleştirir bunu. Parmaklarını piyanonun tuşlarına basarak bir müzik parçasını seslendirir gibi yapmakta, hangi parmağın vuruşunun kaçıncı soruya ve hangi parmağın kaç vuruşunun hangi doğru seçeneğe denk geldiğini kodlamaktadır. Gözetmense bu parmak ritminden bir kopya üretildiğini aklının ucundan bile geçirmemektedir! Birkaç başarılı uygulamadan sonra Lynn’in “müşterisi” çoğalır!

Bank (Chanon Santinatornkul) da okulun üst düzey öğrencisidir. Dürüst, gururlu, zeki, çalışkan; ama küçük bir çamaşırhane işleten yoksul bir ailenin ferdidir. Bank, Lynn’in okulun ortak sınavındaki kopya organizasyonunu yanlışlıkla açığa vurur. Lynn, itiraf eder ve mevcut okul bursuyla birlikte Singapur Elçiliği’nin vereceği burs şansını da kaybeder. Okulu para kazanmak için kullanmakla suçlanan Lynn, okul yönetimini öğrenciden para kazanmakla itham eder! İşleri tıkırından çıkan Pat da tuttuğu bir çeteye, elçiliğin bursluluk sınavına girmesini engellemek için Bank’ı dövdürerek intikamını alır.

Öğrenci gençlerin davranışlarıyla sosyal arka plana dikkat çeken Yönetmen Nattawut, Hollywood tarzı bir soygun filmi gerilimiyle, eğitimde kopya aldatmacasına başvurmanın, kapitalizmin yarattığı ekonomik eşitsizliğin eğitime taşınması olduğunun altını çizer: “Biz para kazanacağız, onlar da yüksek not alacaklar! İki taraf da kazanıyor!” İşte kapitalizmin “kazan kazan”ı budur!

VE STIC SINAVI

Lynn, Grace ve Pat’ın uluslararası lisans sınavı STIC için yalvarmalarına daha fazla dayanamaz ve bu uluslararası büyük “kopya işini” kabul eder. Yediği dayakla burs sınavına girme şansı kalmayan Bank da gönülsüzce bu “işe” katılır. Sidney’de (Avustralya) girecekler, yüz sorudan ellisinin yanıtını Lynn, ellisininkini de Bank ezberleyip sınav bitince tuvalete sakladıkları cep telefonlarıyla, aradaki dört saatlik zaman farkından yararlanarak Pat’a gönderecekler; Pat bu yanıtları kurşunkalemlerin barkodundaki çizgilerin inceliğine kalınlığına göre kodlayıp çoğaltacak, motosikletli bir ekip de bu kalemleri, “müşteri” öğrencilere sınava girmeden önce yetiştirecek… Plan budur; karmaşık ve zor görünse de tıkır tıkır işer, ta ki…

Bu sahnelerde agresif kamera hareketleriyle gerilimi doruk noktasına taşıyan yönetmen, yakın ve detay planlarla stresi görünür kılmayı başarır. Yüz çekimleri kopyacıların ruh hallerindeki korku, endişe ve heyecanı dışa vururken kameranın yatayda kesintisiz panoramik, aşağı/yukarı, ani zoom hareketleri; gerilimi ve telaşı seyircilerin daha derin hissetmesini sağlar. Ancak etkili duygu dalgaları içindeki Lynn ve Bank’tan sınav sonrasında kuşkulanan sınav görevlileri, bu iki öğrenciyi takibe alırlar ve haklarında soruşturma başlatmakta gecikmezler.

ARINMA VE ARITMA MESLEĞİ

Soruşturma sonunda uluslararası kopya organizasyonu açığa çıkar. Lynn, uluslararası üniversitelerden vazgeçip öğretmen olmaya karar verir. Bank, elçilik raporuyla okuldan atılır ama Lynn’e müşterisi daha fazla olan GAT ve PAT sınavları için “iş” teklifinde bulunur. Lynn “Hiçbir para bunu yapmaya değmez!” diyerek reddeder; kapitalizmle yaptığı, sert dövüş sporu olan “Tayland boksu”nda abandone olmuştur; ringi terk eder…

Kopya algoritmaları bizdeki ÖSYM sınavlarının yöneticileri tarafından uygulananlar kadar matematiksel olmadığından ve Gülenci cemaat kadar iktidarla iç içe devlete yerleşmiş bir organizasyona sahip bulunmadığından, Taylandlı üçlü çete yakayı çabuk ele vermiştir. Yarışmacı ve yaralayıcı neoliberalizmin yarattığı “dâhi”, sistemin olanaklarıyla elde ettiği silahı sistemin kendisine çevirince kelepçelenmiş ve filmin başında gördüğümüz sorguya alınmıştır:

“Kopya şüphesi taşıyan STIC sınavları hakkındaki itiraflarını kaydetmek için buradayız. Hazır mısın?”

Lynn, arınmayı seçmiştir, yani öğretmenliği! Bu seçim çok önemlidir; zira öğretmenlik en kötü sistemde bile hâlâ bir arınma ve arıtma mesleğidir!

Sınav odaklı, rekabetçi ve yarışmacı eğitim sistemi ise kirletmeye devam ediyor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir