Karşı Kültürün Antikahramanı Bukowski

EDEBİYATTAN SİNEMAYA: FACTOTUM

Kendini tüketişinin 30. yılında Charles Bukowski’yi anarken düşünmeden edemedim: Eğreti de olsa muhalif bir duruşu olan yazar, mücadelesini, “Hangi kişisel güzellik, toplum güzelleşmeden kalıcı olmuştur ki?” sorusunu haklı çıkaracak tarzda sürdürdü. Oysa Edip Cansever yanılmış olamazdı: “Gülemiyorsun ya, gülmek / Bir halk gülüyorsa gülmektir…”

Okumaya devam et “Karşı Kültürün Antikahramanı Bukowski”

Kadın Şairlerimiz

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Hak, adalet ve eşitlik mücadelesinde canını ortaya koymuş kadınların, hatta depremden saatler sonra enkaz altından çıkarılan acılı kız çocuklarının resimlerini tişörtlere, kupalara, fularlara basarak metalaştıran ve yıllardır sömüren kapitalist sistemle ve kadınlarımızı cinsel bir nesneden ibaret görüp eve kapatan, sosyal yaşamdan koparan gerici, yoz ahlakla mücadele etmeden “Dünya Kadınlar Günü” kutlanamaz!

Okumaya devam et “Kadın Şairlerimiz”

Zaman Üzerine Dağınık Düşünceler

Güneş enerjisinin canlılığı sağlayarak evrene düzen katması misali, toplumda da entropi, ancak örgütlü halk enerjisiyle azalır ve düzen sağlanır. Entropisi artan Cumhuriyet’e yaşam nefesi verecek olan bu enerjidir. O enerji bazen de oynanmamış bir maçta Cumhuriyet karşıtlığına atılan bir goldür!

Okumaya devam et “Zaman Üzerine Dağınık Düşünceler”

Uzun Lafın Kıs(s)ası…

EDEBİYATTAN SİNEMAYA KISALAR

Atasözü ve özlü sözler gibi yoğun anlamlı kısa anlatıların erdemine dair birçok anekdot var: Voltaire, bir gün meşhur bir hırsızın hikâyesini anlatacağını söylemiş ve söze şöyle başlamış: “Vaktiyle bir banker varmış…”; bunu demiş ve susmuş. Bunun üzerine hikâyesine devam etmesi istenince şu cevabı vermiş: “İyi ya, işte hikâye bitti!”

Okumaya devam et “Uzun Lafın Kıs(s)ası…”

“Kimim Ben?”

Canan Al, geniş bir ırmak gibi akan Kimim Ben şiirinde İbrahimî dinlerin ortak atası üzerinden, bu coğrafyada ve kültürde kadın olmanın hallerini açığa çıkaran bir arkeoloji çalışmasına girişiyor. Bulgularıyla yüzleşiyor ve okuru da yüzleştiriyor, dizelerden dizelere, kadının çember içine alınmışlığına, yok sayılmışlığına kâh bir ağıt kâh bir isyan biçiminde ilerleyerek.

Okumaya devam et ““Kimim Ben?””

ChatGPT ile Sanat ve Edebiyat Üzerine

Beni ChatGPT’nin ürettiği şiir ve öykü hiç etkilemedi, çünkü çıktıları sanatçı öznenin şiir ve öyküleri değildi; ama tartışma kültüründen çok etkilendim. Yanlışını anladığı yerde özür dileme duyarlığı göstermesinin, etik olarak biz insanların çoğundan iyi durumda olduğunu teslim edip kendisine teşekkür ettim.

Okumaya devam et “ChatGPT ile Sanat ve Edebiyat Üzerine”

“Öğretmenim Şiyirim Geldi!”

ANAOKULU ÖĞRETMENİ

PEN Yazarlar Derneği 2023 Şiir Ödülü’ne değer görülen Barış Pirhasan, Dünya Şiir Günü için şiir bildirisi yerine LGBT bildirisi okuyunca 21 Mart’ta yayımlamayı düşündüğüm bu yazıyı, şiirlerimiz karışmasın diye bugüne ertelendim. Bu yazı dediğim, hem iki çocuk “şair”i konu alan biri Nadav Lapid’e, diğeri Sara Colangelo’ya ait “Anaokulu Öğretmeni” adlı iki filmin değerlendirmesi hem de çocuk-şiir ilişkisi hakkındaki sorularımdır.

Okumaya devam et“Öğretmenim Şiyirim Geldi!”

Dershaneciler Âleminin Kralları ve Soytarıları

Cumhuriyet Devrimi’nin ulusal, bilimsel, eşitlikçi ve çağdaş bir duyarlıkla 1924’te çıkardığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun sağladığı eğitimin birliği esasından, karşı devrimci iktidarlar tarafından yapılan özelleştirmelerle bugün rekabetçi, yarışmacı ve yabancılaştırcı bir eğitime gelmiş bulunuyoruz. Selim Belenoğlu, Dershaneciler Âlemi‘nde bu son noktanın komedisini yazdı; şimdi sıra trajedisini yazmakta!

Okumaya devam etDershaneciler Âleminin Kralları ve Soytarıları

Anday’ın Şiirinde Dil Sorunsalı

Ölümünün 20. Yılı

Şiirle sadece duygulanmanın değil, düşünmenin de olanaklı olduğunu gösteren büyük şairimiz ve Cumhuriyet aydınlanmasının önemli yazarı, Melih Cevdet Anday’ı yitireli 20 yıl oldu. Onu, düşünce ve şiirimizin kuraklaşmaya başlayan ikliminde özlemle anıyoruz.

Okumaya devam et “Anday’ın Şiirinde Dil Sorunsalı”

“Şiir, ihtiyacı olanındır!”

Il Postino / Postacı

Nüfus adıyla Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto, bizim bildiğimiz adıyla Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı’nın şairi Pablo Neruda, 12 Temmuz 1904’te doğdu; 23 Eylül 1973’te siyasi mücadelelerle ve şiirle dolu 69 yıllık fiziki bir hayatı geride bırakarak dünya edebiyatının ve devrimler tarihinin unutulmazlar listesine yazıldı. Biyolojik yokluğunun 49’uncu, poetik ve politik varlığının 99’uncu yılında Michael Radford’un 1994 yapımı Il Postino (Postacı) filmi ile selamlıyoruz.

Okumaya devam et ““Şiir, ihtiyacı olanındır!””