Cumhuriyet’in Aydınlanmacı ve Halkçı Eğitimi

Bugünkü Sorun ve Çözüm

Diyalektik materyalizm odur ki, her sorun kendi çözümünü içinde taşır. Diğer adı “eğitim ve kültür devrimi” olan Cumhuriyet dönüşümlerini başlangıç alsak bile eğitim tarihimizin birikim dolu olduğunu, bunun da başı darda kalmış halk ve eğitimciler için büyük bir olanak sunduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir brikimin içinde, tehdit ve tehlikeye, çağımızın eğitim gereksinimlerine çözüm üretmemek için ya gizli bir amaç sahibi olmak ya da sırtüstü serilip yatmak lazım ki Türkiye’nin devrimcileri tarihin hiçbir dönemimde hiçbir sorun karşısında böyle yapmadılar.

Dergimizin, Eylül 2022 tarihli 7. sayısının dosya konusunu belirlerken aslında bir konuyu değil, bir sorunu dosyaladığımızın farkındaydık. Bu çok boyutlu konuyu/sorunu zaman ve ulam sınırlılıkları nedeniyle bütün yönleriyle ele alamayacağımızı biliyorduk.    

Ancak dijital yayınların okuma alışkanlıklarından kaynaklanan kimi olumsuzlukları yanında bazı avantajları da yok değil. Örneğin okura, yayının sonraki sayılarında da sürdürdüğü dosya konseptine bir arada ulaşma olanağı sağlaması bu avantajlardan biri. Bu, bize dosya konularıyla ilgili yazıların, tartışmaların izleyen sayılarda da bir kopma yaratmadan sürdürebilme olanağı veriyor. Yani bu sayıda başlattığımız eğitim konusuna ilişkin sorunu/sorunları saptama ve çözümü tartışmak amacıyla araladığımız kapıyı, sonraki sayılarımızda ardına kadar açma olanağımız var. Tüm eğitim bileşenlerinin, konuyla ilgili düşünce ve önerilerini değerlendirebiliriz.

Dosyamızda okuyacağınız yazılar, konuyu çeşitli alt başlıklarda ele alıp geldiğimiz noktada eğitiminin sorunlarını, bilimsel betimlemelerle ortaya koyuyor. Eğitimin farklı kademelerinde, farklı sorumluluk alanlarında mücadele etmiş ve etmekte olan yazarlarımız; kuramsal analizleri, alanlarına dönük çalışmaları, kişisel tanıklıklarıyla güçlü bir dosya oluşturmamızı olanaklı kıldılar. Konuyu, öğretmen yetiştirme siteminden Köy Enstitüleri deneyimine, eğitimde program geliştirme süreçlerinin değerlendirilmesinden meslekî ve teknik eğitimin sorunlarına, neoliberal eğitim politikalarından gerici dayatmalara, öğretmen örgütlenmesinin verilere dayalı kısa tarihinden günümüz eğitiminden beklenen beceriler konseptine kadar türlü boyutlarıyla analiz ettiler. Bize de bu sunuş yazısında, yaptıkları çözümlemeler içindeki çözümü açık etmeyi bıraktılar. 

Diyalektik materyalizm odur ki, her sorun kendi çözümünü içinde taşır. Taşır ama sorunu galebe çalabilmesi için çözüm de bir güce gereksinim duyar. Sosyal sorunlarda bu gerekli güç, toplumun örgütlü gücüdür.  Diğer adı “eğitim ve kültür devrimi” olan Cumhuriyet dönüşümlerini başlangıç alsak bile eğitim tarihimizin birikim dolu olduğunu, bunun da başı darda kalmış halk ve eğitimciler için büyük bir olanak sunduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir brikimin içinde, tehdit ve tehlikeye, çağımızın eğitim gereksinimlerine çözüm üretmemek için ya gizli bir amaç sahibi olmak ya da sırtüstü serilip yatmak lazım ki Türkiye’nin devrimcileri tarihin hiçbir dönemimde hiçbir sorun karşısında böyle yapmadılar.

İktidarda 20 yılını tamamlayan AKP’nin toplumu dönüştürme çalışmalarının merkezinde eğitimin olduğu açıktır. Bunun nedeni gizli değil, uzun soluklu ve amansız bir mücadeleye girmişseniz ve bunu daha on yıllar boyunca sürdürme azim ve kararlığındaysanız, işe buradan başlayıp buradan ilerlemeniz gerekir. Yarını düşünüyorsanız, yarının bireylerini amaçlarınız doğrultusunda, kul ya da özgür vatandaşlar olarak şekillendirmeniz lazım; yolu da malumunuz eğitimdir.

Yazarlarımızın bugünün eğitim sorunlarına yönelik saptamalarına dönecek olursak, iki temel sorunla, artık sorun bile değil yıkımla, karşı karşıyayız. Bunlardan biri, bir kamu hizmeti olan eğitim alanından devletin çekilmesi, yani eğitimin özelleştirilmesidir. Bu gelişmenin arka planında küresel kapitalizmin 1970’lerin sonlarında yükselmeye başlayan finans sorunu bulunmaktadır. Kapitalizmin bu soruna yanıtı, kamu sermayesinin özel sermayeye aktarılması biçiminde olmuş; yükselen toplumsal itirazlar kapitalizmin merkezlerinde “Demir Leydiler”in işçi düşmanı politikalarıyla, bizim gibi çevre ülkelerde ise 12 Eylül darbeleriyle bastırılmıştır.

İkinci sorun, neoliberalizmle birlikte yükselen postmodern ideolojinin bilimi itibarsızlaştırmasının bir sonucudur ki, aydınlanma devriminin önünde ne kadar engel varsa onları eğitim alanına taşımıştır. Okulların, sosyal politikaları öne alan merkezi yönetimlerin etki alanından çıkması, eğitime bilim dışı inanç ve uygulamaların taşınmasına yol açmıştır. Bizim gibi ülkelerde devlet eliyle gerçekleştirilen bu taşıma, felsefenin ve evrim kuramının müfredattan atılarak tümden dini bir içerik kazanmasıyla, eğitimin de tarikat ve cemaat vakıflarına terk edilmesiyle sonuçlanmıştır.

Eğitimin bu iki temel sorununun çözümü, hiç de öyle karmaşık bir çözüm değildir; sorunu yaratan koşulları tersine çevirmekten ibarettir. Birincisi, Cumhuriyet devriminin sosyal(ist) politikalarına dönmek, eğitimi yeniden devletin kamu hizmeti alanına taşımak zorunludur. Bunun için, çocuğuna iyi bir gelecek hazırlamak arzusunda olan, bu uğurda her türlü fedakârlığa hazır anne babanın gözünde özelleştirmeyi meşru kılan sınav merkezli, yarışmacı ve rekabetçi bir eğitim pratiği tümüyle terk edilmelidir. Kademeler arasındaki geçiş, tümüyle okul başarısına; okul başarısı da ilk öğretimde öğretmen gözlemine, orta öğretimde yönlendirme çalışmalarına dayandırılmalıdır.

Sınavlar geri bildirim almak ve destek programları planlamak işlevleriyle sınırlanmalıdır.  Merkezi sınav kursları kapatılmalı, “kişisel gelişim” adı arkasına saklananlarla kararlı bir biçimde mücadele edilmeli; özel okullar ve vakıf üniversiteleri ilk adımda kapatılamıyorsa bile sıkı bir denetimle halk yararı gözetilerek yeniden yapılandırılmalı ve aşamalı bir biçimde kamuya kazandırılmalıdır. Kademelerindeki detaylarında kolayca uzlaşılabilecek eğitim sisteminin, okul öncesinden üniversiteye kadar her aşaması tamamıyla bir kamu hizmeti biçiminde kurgulanmalıdır.

İkinci sorunun çözümü de kendi içindedir: Cumhuriyet aydınlanmasının meşalesini yeniden yakmak! Yani eğitim tepeden tırnağa laik ve bilimsel bir karaktere kavuşturulmalıdır. İlk adım, tarikat ve cemaatlerin eğitim bakanlığıyla ilgili tüm protokolleri iptal etmekle atılmalıdır. Bu tür yapılanmaların devletle her türlü ilişkisi kesilmelidir. Eğitim alanındaki hizmetler devletin resmî kurumlarında yetişmiş liyakat sahibi personel aracılığıyla verilmelidir. Özellikle ilk ve orta öğretimde velileri de eğitimin aileleri doğrudan ilgilendiren karar süreçlerine katabilecek mekanizmaların geliştirilmesi ve işletilebilmesi önemlidir.

Kuran kursları derhal kapatılmalı, okul öncesinde ve sonrasında din eğilimi aile içinde bir olgu olarak ele alınmalı, din eğitimi kamusal kurumların programlarından tamamıyla çıkarılmalıdır. İlk öğretimde çocukların bilimsel düşünme biçimlerine sahip olmalarını, bireysel farkındalık, toplumsal duyarlık ve ulus sevgisi kazanmalarını sağlayacak eğitim ortamları hazırlanmalıdır.

Ortaöğretim, bilimsel düşünme biçiminin kazandırılması için gerekli bir müfredatla güçlendirilmeli, felsefe gibi çocuğun ve gencin düşünme ufkunu genişleten ve onu evrim gibi bilimsel süreçlerle tanıştıran ders içerikleri hazırlanmalıdır. Mevcut nüfus içinde olası ölüm istatistiklerinden yararlanarak toplumun din hizmeti ihtiyacının karşılanması planlanarak imam hatip liseleri yeniden yapılandırılmalı ve kapatılan imam hatip orta okulları genel orta okula, ima hatip liseleri de bilim ve fen liselerine dönüştürülmelidir. 

Bilime kaybetmekte olduğu itibarın kazandırılması, bilim insanlarının yetiştirilmesi, istihdamlarının planlanması, postmodernist bilim dışı eğilimlerin önünde en büyük engeldir. Bu nedenle yüksek öğretimde temel bilimlerle ilgili bölümlerin yeniden güçlendirilmesi kaçınılmazdır. Eğitim fakültelerinin çağın gerekleriyle donatılmış öğretmenleri yetiştirecek biçimde yapılandırılması, teknoloji kullanan, bilimsel ve yenilikçi bir eğitim kurgusunun başladığı noktadır.

Dosyamızda daha birçok ayrıntısını okuyabileceğiniz eğitim, çok ilişkili bilimsel, sosyal bir olgudur ve bu iki ayağı üzerinde durur, bu iki ayağıyla yürür; tıpkı dergimiz “Bilim ve Sosyalizm” gibi! Eğitim şartsa, “bilim” ve “sosyalizm” de şarttır!

İyi okumalar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir