Kapitalizmin Eğitim Ahlakı

DO-GA-Nİ / SESSİZLİK

Kapitalizmin, çıtır çıtır kırıp ezdiği insanların çaresizliğini çocuk oyunlarının masumiyeti üzerinden, nasıl acımasız bir “oyun”a döndürdüğünü günlerdir konuştuğumuz, gerçeğin kurgusunu tiksinerek izlediğimiz Squid Game’in (Kalamar Oyunu) ülkesi Güney Kore’deyiz! Ama bu Netflix dizisini değil, uluslararası ölçmelerde akademik başarısıyla öne çıkan, Kalamar Oyunu kadar acımasızca rekabetçi, yarışmacı, baskıcı eğitim sisteminin pek konuşulmayan bir yanını odağına koyan 2011 yapımı Do-ga-ni’yi (Sessizlik) izliyoruz…

Yasal Uya

Kimi izleyicilerin, Sessizlik filmiyle çağrışımlı “28 kişinin tecavüzüne uğrayan kız çocuğu”, “Karaman’da 45 erkek öğrenciye tecavüz” gibi paylaşımları, kimilerininse “Türkiye’yi anlatan Güney Kore filmi!” yollu göndermeleri,  bir yanlış anlamaya neden olabileceğinden, yazının jeneriğine şu anımsatmayı hemen yazmak zorundayım: “Bu yazıya konu olan filmde  anlatılanların Türkiye’de olup bitenlerle hiçbir ilgisi yoktur. Afişten de anlaşılacağı gibi bu bir Güney Kore filmidir. Bazılarının ülkemizdeki kimi tarikat ve cemaatlerle yapabilecekleri olası ilişkilendirmeler, tamamen onların ‘sui kasıt’larından ibarettir.”

Evet, üyeleri “photoshoplanmış” K-pop grupları; renkli, eğlenceli tv dizileri, varyete şovları ve uluslararası ölçmelerde akademik başarısıyla öne çıkan, acımasızca rekabetçi, yarışmacı baskıcı eğitim sistemiyle tanınan Güney Kore’deyiz. Eğitimlerinin pek bilinmeyen ve konuşulmayan yönüne ayna tutan bir film izliyoruz. Orijinal adıyla Do-ga-ni (Sessizlik), İngilizce Crucible (Pota, zorlu bir meydan okuma), Silenced (Susturulmuş).

“Sessizlik”in Sesi

Sessizlik’te anlatılanlar, Güney Kore’nin Gwangju bölgesinde, Mujin Özel İşitme Engelliler Okulu’nda, 2000-2005 yılları arasında yaşanmış, kız ve erkek çocuklara yönelik okul yöneticileri ve öğretmenlerin fiziksel ve cinsel saldırılarına dayanıyor. Film vizyona girdiğinde “sessizlerin” okulunda sessizliği yırtan bir çığlık oluyor, çok az filmin yaratabileceği bir etkiyle toplumda adalet mücadelesini ateşliyor.

Filmin başrol oyuncusu Gong Yoo, askerliğini yaparken Kong Ji Young’un yazdığı Do-ga-ni (2009) adlı romanı okuyunca sarsılıyor. Bunu mutlaka sinemaya uyarlamak istiyor, yönetmen Hwang Dong Hyuk’u ikna ediyor ve Kore sinemasının en rahatsız edici filmi ortaya çıkıyor. Bir kere daha anlıyoruz ki, gerçeklikten güç alan kurgu, gerçeksizliğin üstünde yükselen postmodern bir kurgudan çok daha etkileyicidir!

Yönetmen, senarist Hwang Dong Hyuk, 1971 doğumlu genç bir sinemacı. Kariyeri kısa filmlerle başlamış. 2004’te çektiği mezuniyet tezi olan Miracle Mile 40’tan fazla uluslararası film festivalinde gösterilmiş. Kültürel kimlik ve ölüm temalı ilk uzun metraj filmi Babam’dan (2007) sonra ikinci filmi Do-ga-ni’yi (2011) çekmiş. Film, Kore sinemasının toplumda bir karşılık bulan en etkili filmi olmuş. O kadar ki, engellilere yönelik cinsel suçlara ilişkin sınırlamaları kaldıran “Dogani Tasarısı” filmden sonra, yarattığı etkiyle yasalaşmış.

Yasalaşmış; çünkü filmin gişe rekoru 5.000.000 seyirciye yaklaşmış. Böylelikle çocuklara yönelik dayak, istismar ve cinsel şiddet; güvenlik güçleri, yargı mensupları ile etkili aileler arasındaki yolsuzluklar; devlet memurlarının görevlerini ihmal etmeleri, yetkilerini yasalardan yana kullanmamaları, öğretmen etiği, rüşvet… bütün bunlar, bireysel yaşantı ve gözlemden toplumsal tanıklığa yükseldi.

Sanatın ve sanatçının toplumsal işlevi böylelikle bir kere daha kendini öne atıyor, sorumlulardan ve onları yaratan sistemden hesap soruyor, halkı uyarıyor, harekete geçiriyor. İyi bir film yapmaktan çok, bu korkunç ahlaksızlığın altını çizmek kaygısıyla hareket eden yönetmen, bunu toplumcu ve gerçekçi bir yaklaşımla gerçekleştiriyor. Do-ga-ni, Kore Film Habercileri Derneği (KOFRA) Film Ödülleri’nde En İyi Film ödülünü alacak kadar başarılı bulunuyor ve toplumda yarattığı derin etki için övgüyü hak ediyor.

Bir kere daha anlaşılıyor ki kiliseye ve dine tutunarak rüşvet, görevi kötüye kullanma, adam kayırma, insan ‘kullanma’, ‘dışarıda bırakma’ gibi eylemleri kolaylıkla kabul edilebilir kılan dinsel ahlak karşısında, tarihin çeşitli dönemeçlerinden geçerek arına durula insani bir öz, evrensel bir nitelik kazanmış olan, ussal ve laik ahlak anlayışının güçlendirilmesi kaçınılmazdır.

Eğer birine söylersem beni öldüreceğini söyledi.

Sisin Örttükleri

Güney Kore’nin Gwangju bölgesindeki “sisler kenti Mujin”de işitme engelliler okulundayız: Okulun kurucularıyla ilişkili bir profesörün öğrencisi olan Kang In Ho (Gong Yoo), hocasının referansıyla bu okulda resim öğretmeni olarak çalışacaktır. Annesini ve hasta kızını Seul’de bırakmış, arabasıyla okula doğru yoğun sis içinde yol almaktadır. Sessizce yağan yağmur altında frene bastığında o bir hayvana, uzakta bir tren küçük bir çocuğa çarpar! Bu iki çarpmanın eşzamanlılaştırılması, seyircide yaratılan sinemasal etkiyi güçlendirir. Okula Mujin İnsan Hakları Merkezi’nin bir çalışanı olan Yoo Jin’in (Jung Yu Mi) yardımıyla ulaşır.

Kang In Ho, okulda ilk şoku göreve başlamadan önce kendisinden Okul Kalkınma Fonu için yüklü bir bağış istenmesiyle yaşar. Bir sanat öğretmeni olarak öğrencilere yakın olmak, onlarla ilgilenmek istese de öğrenciler hep çekingen, ürkek, mesafelidirler. Yüzleri yara bere içindedir. Nedenini anlamaya çalışır, öğrencilerin dosyalarına bakar: Jeon Min Soo: “Babası yatalak, annesinin nerede olduğu bilinmiyor.” Jin Yoo Ri: “3. derece zihinsel engelli, zekâ yaşı 8. Çok iştahlı, dikkat edilmeli.” Kim Yeon Doo: “Yetim.”

Resim Öğretmeni Kang In Ho, ikinci şoku öğretmenler odasında Öğretmen Park’ın, Min Soo adlı öğrenciyi öldüresiye dövdüğüne tanık olduğunda yaşar. Artçı şok ise kimsenin başını kaldırıp bakmaması, müdahale etmemesidir! Artık bundan sonraki tanıklıkların hiçbiri şaşırtıcı olmaz; ama her biri ruhuna saplanmış derin bıçak yarasıdır: Bir öğrenciyi intihar etmeye çalışırken kurtarır. Jin Yoo Ri’nin  yüzü gözü mosmordur. Yurt Müdürü Yoon Ja Ae, Yeon Doo’yu kafasını çalışan çamaşır makinesine sokup çıkararak ıslah etmeye çalışmaktadır!

Öğretmen Kang, bu tanıklıklarını  Mujin İnsan Hakları Merkezi çalışanı  Yoo Jin’e anlatır ve ondan yardım ister. Saldırıya uğrayan çocuğu hastaneye kaldırırlar. Öğrenci Yeon Doo’nun yazdığı notlardan öğrencilere uygulanan şiddedin boyutlarını, hem kız hem erkek çocuklara yapılan cinsel saldırıyı ve Yurt Müdürü’nün, Okul Müdürü’nün üvey kız kardeşi, aynı zamanda sevgilisi olduğunu öğrenirler.

Okuldaki, dünya üzerinde en ağır ve kabul edilemez suç olarak bilinen pedofili vakası böyle ortaya çıkar. Yetişkinlerin çocuklara cinsel yönelimi demek olan, çocukta ciddi travmalar yaratan pedofili, literatürde bir hastalık olarak tanımlanmakta ve ceza hukukunda cezai indirimi olamaması gereken bir  suç olarak ele alınmaktadır. Mujin İşitme Engelliler Okulu’nda uzun süre devam eden bu saldırılar, okul yöneticilerine ve öğretmenlerine  göre sümme haşa yalan ve iftiradır!

Gücün Yargısı

Sorunu İlçe Eğitim Müdürü’ne yansıtırlar, gereğinin yapılmasını isterler. Müdür, okul dışındaki olayların sorumluluğunun kendilerinde olmadığını söyleyerek topu Belediye’ye atar. Belediye yetkilisi Okul Müdürü’nün dinine bağlı bir Hristiyan ve bölgede itibar sahibi biri olduğunu, daha birkaç gün önce Vali’den takdir belgesi aldığını; dolayısıyla boş iddilar için bir işlem yapamayacağını söyler. Dinsel ahlak karşısında evrensel, laik ahlak yere düşer!

Olay medyaya taşınır, çocuklar televizyona konuşmaları için ikna edilir. Min Soo, Öğretmen Park’ın kendisine ve kardeşine nasıl cinsel istismarda bulunduğunu anlatır. Halkın tepkisiyle Müdür, ikiz kardeşi ve Öğretmen Park tutuklanır. Okul Müdürü’nün itirazı dindarlığına, toplumsal konumuna ve gücüne dayanmaktadır: “Mujin Kilisesi’nin en kıdemli müdavimiyim, dinine bağlı bir Hristiyanım, Komiser’in de arkadaşıyım!”

Yargı süreci başlar; başlar başlamaz da hukukun gücüne değil, ama gücün hukukuna bir kere daha tanık oluruz! Tutuklular, siyasi gücü olan eski bir hakimi avukat tutarlar. Tanıklar, gerçeğe bağlılıklarıyla değil, kişisel çıkarlarının ağırlıklarıyla ifade verirler. Doktor ilk raporunu davalılar lehine değiştirir; Öğretmen Kang’a önce rüşvet teklif edilir, sonra tehditte bulunulur; ama bütün bunlar yetmez ve çocukların yoksul ailelerine verilen paralarla “uzlaşma belgesi” imzalatılır. Ve bu belge müştekilere karşı bir zafer bayrağı gibi sallanır: “Sanırım Tanrı bile adaletsiz!”

Min Soo’nun hıçkıra hıçkıra ağlayarak söyledikleri iç kanatıcıdır: “O adam kardeşimi öldürdü… Bize defalarca tecavüz etti… Kim affetmiş onu… Ben affetmedim…İsyanı, “13 yaş üstü çocuklara cinsel istismar davalarında mağdurun ailesiyle uzlaşma sağlanırsa dava iptal edilir.” hükmünedir! Tutukluların tümü hafif cezalarla serbest kalırlar. Salon karışır, aileler isyan eder, Öğretmen Kang ile Yoo Jin şaşkındırlar.

Davalılar ve avukatları, kararı bir gece kulübünde içip eğlenerek kutlarlar. Avukatları, savcıyı kendi hukuk şirketinde iş verme teklifiyle tavladığını söyler. İşte gücün yargısı!

Dünyayı Değiştirmek

İnatçı yağmur altında ve gözyaşları içinde Min Soo, tecavüzcü, dayakçı ve kardeşinin intiharına neden olan öğretmenin peşindedir. Tren yolunda karşılaşırlar, öğretmen hâlâ tacizlerini sürdürmektedir. Min Soo, bıçağı çeker ve öğretmenin karnına sokar, düştükleri rayların üzerinde bir süre boğuşurlar. Boğuşmaya üstlerinden geçen tren son verir!

İlçenin duyarlı insanları kararı protesto için toplanırlar. Polis dağılmaları için önce uyarır ve sonra tazyikli su sıkarak zor kullanır. Öğretmen Kang, Min Soo’nun çerçeveli resmini alır ve çıkar: “Bu çocuk… ne duyabiliyor… ne konuşabiliyor… Millet… bu çocuğun adı Min Soo…” Tazyikli su… Kang yerlerde sürüklenir…  kalkar… resim düşer elinden… çerçeve polis botuyla ezilir, kırılır…

Film hümanist bir anlatıyla sona erer. Bir sene sonra… Yoo Jin, Kang In Ho’ya yazar: “Kötü haber, temyiz başvurumuz ‘uzlaşma belgesi’ nedeniyle reddedildi. İyi haber, çocuklara yardım eden insanlar çoğaldı… Hava çok soğudu, kışın soğuğu insan sıcağının değerini anlamamızı sağlıyor. Mücadele etmemizin nedeni dünyayı değiştirmek değil, dünyanın bizi değiştirmesine izin vermemek!”

Realist anlatı ise şunu söyler: Ya dünya bizi değiştirecek ya biz dünyayı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir