“Yenisöylem / Çiftdüşün”

Yıllar önce George Orwell’in “1984”ünü okuduğumda irkilmiştim. İrkilmiştim, çünkü bu distopik roman, despotik bir yönetimin, toplumda insanların sürekli ve sistematik bir biçimde gözlenmesini, izlenmesini; hatta düşünme yasağını polis gücüyle nasıl kurumsallaştırdığını anlatıyordu. Roman, Stalin Sovyetler’ine göndermeler yapsa da aslında onun ötesinde bir zamana ve mekâna sesleniyor; tüm totaliter rejimleri bombalıyordu! 

1984’te dünya Okyanusya, Avrasya ve Doğuasya olmak üzere üç kutupludur. Okyanusya’da resmi ideoloji İngiliz Sosyalizmi (İngsos) ve yönetim erki, mutlak hâkimiyet sahibi Big Brother’dedir. 2 kere 2, bazen 5 bazen 3’tür; Büyük Birader  “4” demezse 4 etmez! Ederse, bunu düşüneni “Düşünce Polisi” yakalar ve sonu 101 Nolu Oda’dır ki, orada kişi bütün varlığıyla buharlaşır, tarihten silinir! Ülke, dışarıda Avrasya ya da Doğuasya’yla, içeride ise “vatan haini” Emmanuel Goldstein ve onun “Kardeşlik” hareketiyle sürekli savaş halindedir. Bu, rejimin sürekliliğinin önemli bir teminatıdır!

Yıllar sonra, 1984’ü tekrar okuduğumda, kitabın dil üzerine yazılmış bir başyapıt olduğunu fark ettim.  Roman, sosyal distopyadan çok bir dil distopyasıydı ve böyle oluşu, ilk okuduğumdakinden çok daha büyük bir dehşete düşürdü beni. Çünkü bugüne hâkim olmanın, geçmişi ve geleceği biçimlendirmenin, 2 x 2 = 5’in “yeni bir dille” mümkün olabileceğini gördüm.

Okyanusya’da bu yeni dilin adı “yenisöylem”di; üzerinde harıl harıl çalışılıyor, tuhaf bir dil inşa ediliyordu. Yenisöylem; düşünmeye değil, düşünmemeye; iletişime değil, iletişimsizliğe hizmet ediyordu. Yananlamlarla zenginleşen sözcüklere değil, kesik, kısaltmalı sözcük parçalarına sahipti! Temel kavramların içi boşaltılmış, sözcükler tekanlamlılaştırılmış, hatta karşıt anlamları bile dilden silinmişti. Örneğin “kötü”, “iyi”nin karşıt anlamı olarak dilden çıkarılıyor, kavram yine “iyi” sözcüğüyle, ama “iyi olmayan” biçiminde karşılanıyordu! Böylece sözcük dağarında her azalma, giderek düşünme olanaklarını da ortadan kaldırıyor, insanları duygularından ve bilgi birikimlerinden koparıyor; dilin bütün kıvrımları, anlamlandırma olanakları yok ediliyordu. O kadar ki insanların beyinleriyle konuşmaları değil, sadece gırtlaktan ses çıkarmaları amaçlanıyor ve bu duruma yenisöylemde “ördekkonuş” yani “vaklamak” deniyordu!

Öte yandan Okyanusya’da iktidar toplumda, birbiriyle çelişen iki düşünceyi zihinde bir arada tutma ve bu düşüncelerin ikisine de aynı anda inanabilme yeteneğini, yani “çiftdüşün”ü destekleyip yayıyordu: ‘Savaş barıştır’, ‘sevgi nefrettir’, ‘cehalet mutluluktur’, ‘kölelik özgürlüktür’… Bu nedenle Doğruluk Bakanlığı tarih dâhil her bilgiyi durmadan “güncelliyor”, “ak”ın “kara” olduğunu bilip buna inanmak, o güne kadar doğru bilinenleri unutmak gerekiyordu! Gerçekler değiştirilmeli, tarih sürekli yeniden yazılmalıdır. Çünkü dili kontrol edersen düşünceyi de kontrol edebilirsin; düşünceyi kontrol edersen toplumu da kontrol edebilirsin!

George Orwell

Okyanusya’nın Big Brother’i dilinden yakaladığı bir toplumu her yere çekebiliyordu. “Yeni Türkiye”nin BB’si de bunu biliyor ve toplumu bu nedenle dilinden koparıyor! Dilinden koparılmak ise geçmişinden, geleceğinden ve şimdisinden koparılmak anlamına geliyor. Bunu kuşkusuz söylemle yapıyor; çünkü dildeki sözcükler, sıfatlar, deyimler söylemle anlam kazanıyor. Söylem sosyokültürel, siyasal alanla ilişkili bir eylemdir ve bir anlam inşa eder. Bu anlam, Rus Dilbilimci Voloshinov’un dediği gibi, aynı dili konuşsa da egemen sınıfın dil göstergelerini “tek vurgu”lu kullanmasıyla kurulur. Daha önemlisi insanlar düşünme biçimlerini söylem yoluyla edinir.

Yeni Türkiye’nin yenisöylemi/çiftdüşünü de şöyle kuruluyor: BB, sadece İslami terminoloji kullanmakla kalmıyor, Türkçeyi de Arap aksanıyla konuşuyor: “Mes’ele” diyor mesela, “Esed” diyor, “CeHaPe” diyor. Çiftdüşün, AKP’yi Ak Parti, IŞİD’i “DAEŞ” yapıyor; çünkü ilki Türkçe, ikincisi Arapça kısaltma. Üstelik ilkinde “İslam” sözcüğü var, terörle yan yana getirilemez! Belediye tanzim satışları önündeki kuyrukları anımsayın; onlar “yokluk” değil, “varlık kuyrukları”ydı! Hiçbir ürüne, hizmete hiçbir zaman “zam” yapılmaz; yapılan fiyat, ücret “güncellemesi”dir. Ekonomi küçülse de büyümekteyizdir; “küçülmek” “eksi büyümek”tir çünkü! “Rüşvet” “teşvik”tir, “yolsuzluk” “israf”tır, “öldürmek” “etkisiz hale getirmek”tir; hatta “günah işleme özgürlüğü” vardır!

Milli Eğitim Bakanlığı, hedeflerinden biri olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ni “fıtrata aykırı” buluyor, hedefi terk ediyor! Maden facialarında ölümler “işin fıtratından” sayılıyor, teknoloji bile “fıtrata aykırı olmamak” kaydıyla kabul ediliyor! Muhalifler “Birileri”, “bunlar”, “çapulcu”, “şer odakları”, “marjinal”, “madam”, “monşer”, “Nazi kalıntısı” oluyor ve onlara “Eey!” diye sesleniliyor. Neyse ki henüz “Corç”, “Hans”, “Helga” denmiyor! “Biz”, “kardeşlerim”, “adam” da iktidar tarafı oluyor ve onlar “en kalbî” duygularla selamlanıyor!

 “Uzun yıllar eğitim, insanı formatlama aracı olarak görüldü. Gayelerimizden biri bu sakat anlayışı ortadan kaldırmaktır. Müfredatları özgürlükçü, demokratik, şeffaf ve objektif bir anlayışla yeniden hazırladık. Milletimizin inancını hor gören ideolojik unsurları ders kitaplarımızdan temizledik!” Böyle diyor ve buradaki “sakat anlayış”ın, “ideolojik unsurlar”ın Cumhuriyete ait değerlerden olduğunu söylemeye gerek kalmıyor!

 Aynı topraklar üzerinde yaşayan; dil, tarih, ülkü, duygu birliği içindeki insanların oluşturduğu topluluk demek olan “millet” kavramı, Yeni Türkiye’nin yenisöyleminde seküler ve kolektif içeriğini boşaltıp Müslümanların iktidarı destekleyen kesimini anlatıyor. “Millî irade” de işte bu kesimin iradesi oluyor! Yani Atatürk’ün dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına ‘Türk milleti’ den…”miyor! Zaten “Mustafa Kemal” de bir türlü “Atatürk” olamıyor! Tıpkı “2023”ün “Cumhuriyet’in 100. yılı” olamadığı gibi! 3 yıl sonra bu “sakat anlayış”ın 100. yılını “kutlayacak”lar! Hadi şimdi çiftdüşün!

Hem “Özgürlük, ‘2 x 2 = 4’ diyebilmektir!”

““Yenisöylem / Çiftdüşün”” için 7 yorum

  1. Sayın Kenan Beyi kutluyorum yazdigi bu yorumdan dolayı Mustafa seni de kutluyorum bu yorumu bize ilettiğin icin kal sağlıcakla

  2. Her ideolojinin kendine özgü bir “jargonu” olması gerkiyor. O ideolojiyi hakim kılmak isteyen bir grubun dilini de halkın anlaması gerekmiyor zaten. Yoksa ne korkutabilirsiniz ne de kandırabilirsiniz.

  3. İçim kanayarak okudum. Herşey planlı bir şekilde yapılıyor. Kaleminize sağlık, iyi ki varsınız.

  4. Saygıdeğer arkadaşım,meslekdaşım,branşdaşım.Yazdıklarınıza imzamı atıyorum.Bu bilgileri daha geniş kitlelere ulaştırmak gerek.Türkcenin doğru ve güzel kullanılmasının da bu sayfada tartışılması gerek.Herkes doğru bildiğini söylesin.Bilmediğini sorsun.Örneğin ben soruyorum:Türkçede üye yapma anlamına gelen üyeleme sözcüğü var mıdır?Sözcük türetme kurallarına uysa da kullanılmalı mıdır?Herkese iyi gunler diliyorum.

Gülser Bektaş için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir