Bir Ödevin Analizi

104 yıl önce bugün Mustafa Kemal, “bilfiil işgal “edilmiş” bir ülkenin kurtuluş ve kuruluşunu örgütlemek için Samsun’da karargâh kurarken, 104 yıl sonra Türkiye, diğer seçenekleri paranteze alıp “ikiden seçmeli” bir sınava hazırlanıyor. Gençler ise dış etmenlerden yalıtılmış, kendilerine kapanmış, “beşten seçmeli” testlerin üzerine ter döküyor! Türkiye de gençler de iyi bir gelecek için çalışıyor! Peki bu çalışma biçimi iyi bir gelecek vaat ediyor mu?

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda bu soruyu “evet”, “hayır” seçeneklerine indirgeyip yanıtlamadan önce bir muhasebeye ihtiyaç var. Araçlar ve görüngüler değişse de ülkemiz için “dâhilî ve haricî şerait”in, 20. yüzyılın başlarındakinden çok farklı olmadığı ortada. Madem ki bayramımızın adında “Atatürk” ve “gençlik” var, o halde bu ikisinin ilişkisine bir daha, ama bu defa yakından bakmak zorundayız.

“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, bu çıkarıma belli ki doğayı ve toplumu gözlemleyerek ulaşmıştır. Bu çıkarımdan ürettiği argüman da “Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim.” olmuştur. Zira bir ülkenin tarihsel olarak kaderi, doğanın döngüsel kuralıyla ancak bu kadar örtüşebilir: Kuzey küremizde doğa, 21 Mart’ta başlayıp 21 Haziran’a dek sürecek ilkyazı, yani gençliğini yeniden üretme; ülkemiz de her “mayıs” ve “haziran”da bir daha gençleşme sürecini yaşıyor. Hem doğamız hem ülkemiz bu süreçte hızlanan entropisini, yani bozulmakta olan yapısını, sürecin ürettiği enerjiyi kullanarak kontrol altına alabiliyor.

Ne var ki bu süreç, toplumsal yapılarda zaman zaman kesintiye uğruyor, uğradığı yerde de “gaflet ve dalalet” üretebiliyor. 20 – 30 yaş aralığındaki gençlerimiz, yaşamlarında muhafazakâr ve dinsel referansları yüksek bir yönetimden başka bir yönetim biçimi deneyimlemedi. O siyasal kadroların planladığı bilimsel dayanaklardan yoksun bir eğitimle biçimlendi. Bu nedenle ülkemizin kuruluş felsefesinin bağımsızlık, aydınlanma ve halkçılık olduğu yönünde bir bilinç geliştiremedi.

Bu gençlerimiz, bireysel kurtuluşu her şeyin üstünde gören, sosyal duyarlıklardan uzak, rekabetçi, yarışmacı bir etik ve kültürün içine hapsedildi. Sınav odaklı eğitim içinde anlama değil, ezber etme; sorun değil, test çözme “ödev”leriyle baskılandılar. Bu nedenle gençliklerinin taşıdığı potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye dönüştürme olanağı bulamıyorlar. Gen Z (Z Kuşağı) gençlerimizin, başlarını eğdikleri test kitaplarından bir an doğrulup sınıflarındaki akıllı tahtanın üstüne, artık bir dekor olarak asılan “Gençliğe Hitabe”ye, okumaktan vaz geçtik, bakma fırsatları bile yok!

Test uzmanları, onlara doğasından ve tarihinden yalıtık, tıpkı yapısalcıların her şeyi kendi yapısında içkin gördükleri gibi, kendi içine kapanan metinler üretip sözcük yapıları ve türleri, cümle ögeleri, yazım ve noktalama öğretiyorlar. Onlar, bir metnin sosyal ve kültürel bağlamı askıya alan yapısalcı bir analizini; yani ödevlendirildikleri “Gençliğe Hitabe”deki “ey” sözcüğünün bir seslenme ünlemi, “Türk”ün bir ulusun özel adı, “birinci”nin bir sıra sayı sıfatı, “ilelebet” sözcüğünün bir belirteç, “müdafaa etmek” bileşiğininse yardımcı eylemle oluşmuş bir bileşik eylem… olduğunu öğreniyorlar. Sorsanız, bu metnin ikisi “eksiltili”, biri “sıralı dört yargı” taşıyan 15 “cümle” ve toplam 172 “sözcük”ten oluştuğunu ezbere söyleyebilir, hatta bu sözcüklerin eklerinin, seçeneklerin çeldirici güçlerine karşı koyarak yapım eki mi, çekim eki mi olduğunu ‘bile’bilirler.

Onlara beş seçenekli bir paragraf sorusu olarak sorulursa, “giriş”, “gelişme” ve “sonuç” biçiminde üç bölümden oluşan metnin “giriş” bölümüne bakarak “konu”sunun ülkenin bağımsızlığının korunup kollanması olduğunu; “gelişme” bölümüne bakarak ülkenin karşılaşacağı olası “dâhilî ve haricî” tehlikeleri; sonuç bölümüne bakarak her türlü “ahval ve şerait” içinde ülkenin “istiklal ve Cumhuriyeti’ni” kurtarmakla ödevlendirildiklerini belirten seçeneği işaretleyeceklerinden hiç kuşkum yok! Kuşkum, hatta korkum, sadece işaretlemekle kalmaları olasılığıdır!

Belki bu kendisiyle sınırlı, ilişkisiz ve bağlamsız metin analizi, gençlere prestijli bir üniversite kazandırabilir; ama mutlu, aydınlık, eşit, laik, demokratik ve bağımsız bir Türkiye’nin bu yolla kazanılması asla mümkün değildir! Böyle bir ülkenin kazanılması için, Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere verdiği ödevin tarihsel, sosyal ve kültürel bağlam içinde, Cumhuriyet değerlerinin içkin olduğu daha dinamik bir analizi zorunludur. Böyle bir analizde, bir ülkenin gelecek sorununun çözmek için verilecek emek, dökülecek ter; bir test sorusunu çözmek için verilen emekten, dökülen terden daha az değerli değildir!  

Genç arkadaşım, Mustafa Kemal’in “Hitabe”deki ödevi bağlamında “sorun-soru” ilişkisi, bir “neden-sonuç” ilişkisidir; nedeni ortadan kaldırmak için ‘soru’yu değil, ‘sorun’u çözmeye koşulusun. Seni sorun değil, soru çözmeye yönelten nedenlerin ikimiz de farkındayız; tek eksiğimiz “ahval ve şerait”e biraz daha genel planda ve bütünlüklü bakmaktır. İçinde sadece kendimizi görebildiğimiz bu bakma açımızı; dünyayı, ülkemizi ve halkımızı da içinde alacak kadar genişletmemiz gerekiyor.

Daha anlaşılır kılmak için ‘soru’yla değil, ‘sorun’la ilgili ödevinizi güncelleyerek özetliyorum: Cumhuriyet’imizi, etnikçi işbirlikçiler ‘yüz yıllık yıkım’ olarak niteleyebilir, Yeni Osmanlıcılar ‘kapatılması gereken bir parantez’ ilan edebilirler. “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar,” şeriat özlemi içinde ‘ahiret öncelikli’, ‘dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...” yetiştirmek hevesiyle temel eğitimini karma olmaktan çıkarabilir, müfredatını imam hatipleştirebilir, üniversitelerini bilimden, kürsülerini hocalarından koparabilirler. “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini”, özel sektörün kâr etme güdüsü ve emeliyle “tevhit edebilir”, okullarını özelleştirebilirler!”

“İşte bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyet’ini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,” çözdüğün testlerin beş seçeneğinden birinde değil; ödevin olan metnin bütününde mevcuttur!

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’n kutlu olsun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir