Eğitimi devletin bir görevi ve sorumluluğu olarak görmeyecek, eğitim eşitsizliğinin temelinde yatan ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmayacak; dinci cemaat, vakıf ve derneklerle protokoller imzalamaya devam edecek, eğitimin içeriğini neoliberal kültürün bilimden uzak, orta çağ karanlığına terk edecekseniz, ülkeyi yönetmeye neden talipsiniz ki, ülke ve eğitim zaten öyle yönetiliyor!
“-CAĞIZ -CEĞİZ”
Cumhuriyet’in 2. yüzyılına girerken, ülkemizin geleceği bağlamında, toplumun hemen her kesiminde büyük bir hassasiyet kazanan 14 Mayıs seçimlerine üç ay kala, sürecin iktidar dışındaki liberal sol, muhafazakâr sağ, merkez sağ, neoliberal sağ, Yeni Osmanlıcı ve İslamcı politik tercihlere sahip 6 partiden oluşan “torba” Millet İttifakı; 30 Ocak’ta Ortak Politikalar Mutabakat Metni başlıklı bir seçim bildirgesi yayımladı.
Altında Altılı Masa’nın Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, Demokrat Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi genel başkanlarının imzaları bulunan bildiri; Hukuk, Adalet Yargı; Kamu Yönetimi; Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim; Ekonomi, Finans ve İstihdam; Bilim, Ar-Ge, Yenilikçilik, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm; Sektörel Politikalar; Eğitim ve Öğretim; Sosyal Politikalar; Dış Politika, Savunma, Güvenlik ve Göç olmak üzere 9 ana başlık ve altında yer alan 75 alt başlıkta, yüklemleri gelecek zaman birinci çoğul kişide çekimlenmiş 2300’den fazla cümleden oluşuyor.
Mutabakatname, dış politikada iktidarın yer yer ABD, AB ile bozulmuş ve NATO’yla sorunlu gibi görünen ilişkilerini onarma ve güçlendirme temelinde sürdürmeyi taahhüt ediyor. İç politikada da temel kavramları adalet, liyakat olan birkaç “-cağız, -ceğiz”li cümle dışında var olanın biraz daha liberal ifadesinden başka bir ‘somut hedef ve proje’ görülmüyor. Metinde, ekonomide ihracatın 5 yılda 2 katına çıkarılmasından söz ediliyor, ama bunun bedeli olabilecek çalışanların hak ve beklentilerinin karşılıksız kalmasını engelleyecek sosyal politikalardan bir işaret yer almıyor. Ekonomik hedef olarak önüne milli gelirin artırılmasını koyan “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”, gelir dağılımındaki yapısal adaletsizliği program ve politikalarla gidermeyi değil, büyük sermayenin beklentilerine ilişmeden dezavantajlı ailelere yapacakları sosyal yardımla meşrulaştırmayı hedefliyor.

EĞİTİMDE SORUN YOK!
244 sayfalık OPMM’nin VII. Bölüm’ünde yer alan 10 sayfa, “Eğitim ve Öğretim”e ayrılmış. Bu başlığın altında da ‘Okul Öncesi Eğitim’, ‘İlköğretim’, ‘Ortaöğretim’, ‘Yükseköğretim’, ‘Öğretmen’ ile ‘Özel Eğitim, Özel Yetenekli Öğrenciler, Yaşam Boyu Eğitim ve Okullar’dan oluşan 6 alt başlık bulunuyor. Bu başlıkların altında ise aynı yüklem kiplerine sahip toplam 117 cümle yer alıyor. İktidar adayı 6 partili Millet İttifakı’nın ülke sorunlarıyla ilgili hedef, politika ve projeleri içinde eğitim %5’lik, toplam hacim içinde ise %4’lük bir yer tutuyor. Bu alanda ortaya konan “hedef”ler, suya sabuna dokunmayarak eğitim ve öğretimde pek de sorun olmadığı paydasında buluşuyor. Politika metni, sorunlu gördüğü birkaç noktada ise ya sorunun kaynağı olarak saptadığı kurumun adını değiştirerek o sorunu çözmeyi “hedef”liyor ya da ortaya koyduğu programla sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor!
İttifakın seçim bildirgesinde eğitim ve öğretimde yapılacak pek iş bulamamalarından ve bu nedenle pek hazırlık yapmamalarından anlıyoruz ki biz onlarla farklı ülkelerde yaşıyoruz! İktidarın Cumhuriyet aydınlığından ve kamusal alandan 20 yıldır uzaklaşan eğitim politikalarındaki gericileştirme ve özelleştirme programının sonuçlarını konuşmadığımız gün yok ülkemizde. Kuran Kursları okul öncesine inmemiş, dinî vakıflar ve dernekler MEB’in iş ortağı olmamış, özel okul kurucuları, velileri ve öğretmenleri feryat etmiyor, mahalle aralarında merdiven altı dershaneler (Onlar kurs diyorlar.) müşteri avında değilmiş gibi “mutabakatname” bunlardan tek kelime söz etmiyor! Aksine ortaya koyduğu eğitim “-cağız -ceğiz”leri; mevcut sistemi parlatmayı, ona işlerlik kazandırmayı, ama seçmende farklı, hatta alternatif bir program izlenimi yaratarak, onu ikna edebilmeyi amaçlıyor.
BİR EĞİTİM FACİASI
Millet İttifak’ı, AKP iktidarının Cumhuriyet eğitimine karşı 20 yıldır uygulayageldiği ve Cumhur İttifakı’nın devam kararı verdiği rövanşist eğitim politikasını kabullenmiş, hatta sahiplenmiş görünüyor. “Laik” sıfatının, “Cumhuriyet” ve “Atatürk” adlarının bir kere bile kullanılmadığı 117 “somut hedef, politika ve program” cümlesinde sadece 5 kez “bilimsel” sıfatı geçiyor. Bu sıfat da müfredat programlarını, eğitim içeriklerini değil, “yönetim, özerklik” gibi yüksek öğretimle ilgili teknik adları niteliyor! Ortaya konan program, AKP’nin kırıp döktüğü 8 yılı birleştirmeye bile cesaret edemediği gibi “5 yıllık ilkokulun 5. sınıfını bir üst öğrenime akademik hazırlık programı şeklinde, 4 yıllık ortaokulun ilk yılını ise yabancı dil ve kodlama hazırlık sınıfı şeklinde düzenleyeceğiz.” diyerek, çocuğu en önemli öğrenme çağında 2 yıl genel eğitimin dışına atıyor! Bu bir eğitim faciasıdır! Ülkede danışacak bir pedagog bulamadınız diyelim, yanınızda yakınınızda bir öğretmen de mi yoktu?
Mutabakat metninin Eğitim ve Öğretim bölümünde yer alan “somut hedef, politika ve programlar”, liberal pedagojinin bütün özelliklerini taşıyor ve önceki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un dilinden düşürmediği, tam olarak uygulayamasa da AKP’nin eğitim politikasında var olan kavramları tekrarlıyor: “Seçmeli dersler”, “esnek müfredat”, “bireyselleşmiş akademik ve meslekî yönlenme”… Batı’nın AKP’ye dayattığı liberal pedagojiyi şimdi ana muhalefet ittifakı üstlenmiş oluyor. Cumhuriyetin zengin eğitim birikimine küçücük bir gönderme, Köy Enstitüleri, Öğretmen Okulları, “iş içinde iş ile öğrenme” gibi deneyimlere atılmış bir tanecik ilmek arıyoruz, nafile!
AKP’YE KARŞI AKP’LEŞMEK
Bunun gibi nice teknik ve pedagojik konudan daha elim ve daha vahim olmak üzere ittifak, ülkemizde eğitimin biri ticarileştirme, diğeri dinselleştirme gibi iki temel sorunu olduğunu görmüyor; göremiyor değil görmüyor! Dolayısıyla eğitimin diğer bütün sorunları bu ikisi hesaba katılmadan çözülemeyeceğini bilmiyor. Belki de diğer alanlarda olduğu gibi eğitim öğretim konusunda da AKP’yi AKP’leşerek iktidardan indirebileceğini düşündüğünden, seçim bildirgesinde bu karşı Cumhuriyetçi eğitim ataklarıyla ilgili tek sözcük söylemiyor.
Ana muhalefet ittifakı bu iki temel sorundan ilkine, yani eğitimin özelleştirilip ticarîleştirilmesine neşter vurmadan, ondan kaynaklanan eğitime erişimde eşitsizlik sorununu, okul öncesinden yükseköğretime kadar ihtiyacı olan her öğrenciye “Eğitime Destek Kartı”yla çözeceğini düşlüyor! Eğitimin yurttaşın temel hakkı, devletin temel görevi olduğu hukukundan o denli uzaklaşmışlar ki öğrencilere dağıtacakları destek kartlarıyla öğrencilerin özel okullara gidebileceklerine, merkezî sınavlara hazırlık kurslarına yazılabileceklerine, sınav sektörünün yarattığı pazardan ücretsiz kitap kırtasiye de alabileceklerine kendilerini inandırmış görünüyorlar! Hem kartın yanında süt, su ve öğle yemeği de veriyorlar ki, çocuğun evinde yemek yemesine gerek kalmayacak! Anlaşılan mutabakatnamenin eğitim öğretim politikalarını meteoroloji uzmanları yazmış! Yazarken de yanlarında sadece bir özel sektör temsilcisi varmış!
Belli ki unutmuşlar, ittifaka anımsatmakta yarar var: Eğitim bir kamu hizmetidir. 250 yıl önce Fransız Devrimi’nin getirdiği özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramlarının yanında en önemli kazanımlarından biri de bireylerin “eğitim hakkı”dır. İnsanların temel eğitimden yararlanması, hiçbir ayrım gözetilmeden, ulusal ve uluslararası sözleşme ve bildirgelerle güvence altına alınmıştır. Yurttaşların eşit şartlarda, bilimsel, laik, demokratik bir eğitim görmesi “sosyal devlet”lerin kamusal görevidir. Eğitimde eşitliği, eğitimi özelleştirerek, ticarileştirerek değil, kamulaştırarak ve ücretsizleştirerek gerçekleştirebilirsiniz.
Millet İttifakı, sınav merkezli bir eğitim yapısına da itiraz etmiyor. Bunu, merkezî sınavların güvenliğini sağlamaktan söz ettiği satırlardan anlıyoruz! Oysa sınav merkezli eğitim devam edecek olduktan sonra sınavların güvenliğinin hiçbir önemi yoktur! Çünkü sınav, adayların sosyal, ekonomik, kültür, yani her bakımdan eşitliği durumunda bir anlam ifade edebilir. Sosyoekonomik bakımdan dezavantajlı ailelerin çocukları, ailelerinin bu durumundan dolayı yetersiz bir eğitim altyapısıyla daha “niteliksiz okullar”da okumak zorunda kaldıkça, mezun olduklarında düşük gelirli kariyerleriyle sosyoekonomik avantajlar elde edemedikçe ve çocuklarına da aynı olanakları yaratamadıkça bu döngü, eğitime erişim ve sosyoekonomik bakımdan eşitsizlik üretmeye devam edecektir. Kazananı belli sınavın güvenliğini sağlasanız ne olacak?
BİLİMSİZ EĞİTİM
Öyle anlaşılıyor ki ittifak, bu döngüyü AKP’den miras alarak daha güçlü bir biçimde sürdürmek niyetindedir. Daha güçlü diyoruz, çünkü metinde, kademeler arasındaki geçişte merkezi sınav sisteminin kaldırılacağı değil, üniversiteye girişte yılda bir sınav yerine, çoklu sınav getirileceği yazıyor! Tıpkı daha önce AKP’nin liselere giriş sisteminde stresi azaltmak için sınavı çoğalttığı, ama sınavı çoğalttığı için stersi daha da artırdığı gibi! Oysa daha fazla sayıda sınavın eğitim sorunlarına getireceği çözüm bulunmamakta; aksine mevcut sistemdeki sınav odaklılığın sonucu olan ezberciliği, kapitalizmin yarışmacı ve rekabetçi kültüründen kaynaklanan bireyci, çıkarcı ve ben merkezci ahlakı güçlendirmektir. İhtiyacımız olansa bunun tam tersidir: Toplumculuk, dayanışma ve paylaşma değerleri.
Mevcut eğitim sisteminin ikinci temel sorunuysa eğitime, doğasındaki bilimsel yapıdan uzaklaşarak dinsel bir içerik kazandırılmış olmasıdır. Mutabakatname bu konuda da kör, sağır ve dilsizdir. 117 adet eğitim hedef, program ve projesinin birinde bile bundan söz edilmediğine göre, konu bir sorun olarak değerlendirilmemekte, belki de helalleşmenin eğitimde bir devamı olarak ele alınmaktadır. Metnin bu konudaki suskunluğundan AKP’nin 20 yıldır itaatkâr, sorgulamayan, eleştiri kültüründen uzak ve bilimsel değil dinî/İslami referanslarla düşünebilen bir kuşak yetiştirmek hedefli programının sürdürüleceği anlaşılıyor. Yani zorunlu din dersleri, kuran kursları ve imam hatip okulları aracılığıyla yapılandırdığı, dini dernek ve vakıflarla imzalanan protokollerle yürütülen sistem devam edecek! Bütün bunlara karşı olunsaydı eğer, bir “ceğiz” de bunun için yazılabilirdi mutlaka!
Her kademede müfredattan düşülen bilim, sanat ve felsefe derslerinin; evrim, Cumhuriyet, Atatürkçülük konularının yerine zorunlu ve zorunlu seçmeli (!) din içerikli derslerin verilmesi, mizah konusu olan bilim dışı proje konuları, okul öncesine ve kreşlere din dersleri, okullara mescit zorunluluğu, kız çocuklarına türban serbestliği, imam hatiplere ayrıcalık ve lise çeşitliliği, liselere imam hatiplilik, medrese ve sıbyan mekteplerine serbestlik, karma eğitimin hedef alınması, cemaatlerin ayrı kız ve erkek okulları açması… Cumhuriyet eğitimini temelden değiştirme ve dönüştürme amacına yönelik bütün bu girişimler, ittifakın sessiz kalmasıyla bir kere daha meşruiyet kazanmaktadır.
Eğitimde bilimden uzaklaşıp evrimi müfredattan atınca; yerini “Okumak benden, şifası Allah’tan” diyen ve “Allah rızası için!” ekmek isteyen Pinokyo; “Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş!” diyen Andersen masalı; “Hayırlı sabahlar!” diye selamlaşan Hans ve Miller; La Fontaine’nin “Ya nasip!” diyen balıkçısıyla “Allah yolunuzu açık etsin!” diyen tilkisi… “Çok günah işledik, Allah’ı büsbütün unuttuk!” diyen Anton Çehov karakteri (100 Temel Eser’den)… doldurdu! Altılı Masa’nın eğitim uzmanları, mutabakat bozulur, masa devrilir diye mi bir tane bile olsun “Tüm eğitim içeriklerini bilimsel olmayan ögelerden arındıracağız.” cümlesi yazmadılar? Öyleyse devrilsin o masa!
O HALDE NEDEN?
Öte yandan, bütün bu sorunlar katmerlenip dururken YÖK’ün yerine “Üst Kurul” kursan, seçiminde “mülakatı” kaldırdığın öğretmeni sınavla değil de performansıyla kariyer basamaklarına koysan ve hatta eğitimin bu haliyle köy okullarını açsan bile oraya kamu hizmeti mi götürecek yoksa özelleştirmeye bir alan daha mı açacaksınız? AKP’nin imama gark ettiği köylere öğretmenle aydınlanma mı götüreceksiniz, yoksa itiraz etmediğiniz bilimden uzak mevcut eğitim içerikleriyle hurafe mi?
O halde soralım: eğitimi kamulaştırmayacak, bunu devletin bir görevi ve sorumluluğu olarak görmeyecek, eğitim eşitsizliğinin temelinde yatan ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmayacak, eğitime erişimi liberal ekonomik eşitsizliğe terk edecek; dinci cemaat, vakıf ve derneklerle protokoller imzalamayı sürdürecek, eğitimin içeriğini neoliberal kültürün bilimden uzak, yeni bir orta çağ karanlığına terk edecekseniz, ülkeyi yönetmeye neden talipsiniz ki, ülke ve eğitim zaten öyle yönetiliyor!
Belli ki bir kere daha iş halkçı, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı Cumhuriyetçilere düşüyor!
Merhaba değerli Mustafa Hocam! Öncelikle ülkemizin en önemli sorunu olan eğitim konusunu ele alıp mutabakat metnini inceledikten sonra örnekleriyle yorumlamanız çok yerinde bir değerlendirme olmuş .Kesinlikle size katılıyorum . Bu yazınızı CHP ‘nin eğitim komisyonuna gönderilmeli. Emeğinize ve kaleminize sağlık.Eğitimle ilgili çalışmaları yetkin kişiler ne yazık ki hazırlamadığına tanık olduk.Saygılar…
Teşekkür ederim Gülseren Hocam…
Anayasanın ilk 3 maddesi eğitimin felsefesi olmazsa; ne cumhuriyet, ne hukuk, ne Türkçe, ne bilim ne de ekonomi olur. 6’lı masa eğitimde başarılı ülkeleri hiç incelememiş. 2018 pısa sınavlarında başarılı ilk 10 ülkenin 9’ unda ilkokul 6 yıl. -4. -5.-6. Sınıfta verilen derslerin amacı yeteneklerine göre yönlendirme yapılması. Eğitim uygulamalı veriliyor. Dil, Matematik, Fen, Bilim-teknoloji, İngilizce konuşma, Sanat, ahlak, müzik, anadil. Bu dersler en iyi metotlarla veriliyor ve sonunda öğrenci yeteneğine göre 6 yıllık liselere veya üniversite okuma kapasitesi olmayanlar: 3 yıllık ortaokullara, meslek edinmek için yönlendiriliyor. Okulları bölüp parçalamak yanlış. Öğrenciler girdiklerinde bir yıl alışma dönemi Yaşar, son bir yıl da mezun olma telaşı 2 yıl heba olur. O nedenle, 1 yıl anaokulu, 6 yıl ilkokul ve 6 yıl lise olmak zorunda. Eğitimde başarıllı, bizim durumunuzdaki ülkelerin hepsinin uygulaması bu şekilde. Ey! millet ittifakı, hiç mi eğitimci, araştırmacı bulamadınız. Mustafa Bey, görüşlerinize katılıyorum. Eğitime bütçeden ayrılan pay neyse, düşüncelere de o kadar yansımış.
Katkılarınız için çok teşekkür ederim…
Sevgili dostum abim Mustafa senden ricam bu konuyu yazı dizisine çevirmen ama genel yorumlar üzerinden öte madde madde eğitim sorunlarını ele alman yüreğine sağlık