AKP’nin Gençlik Tasavvuru

Saray sözcüsü İbrahim Kalın‘ın 20 Temmuz 2020’de “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.” içerikli “tweet”iyle başlayan “kültürel iktidar” arayışları hem hikâyenin mahiyetini belirgin kılarak hem ivmelenerek devam ediyor. “Taş gediğine konuyor!”

20 Ekim 2020, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”nin 83. yıldönümüydü. O gün AKP Gençlik Kolları “Sen Kimsin?” başlıklı bir video paylaştı. “Sen Kimsin?” sorusunun yanıtı, İslam ve Osmanlı büyüklerinin üzerinden geçerek ve yanına popüler birkaç çağdaş ismi de katarak; ama Mustafa Kemal’e uğramayarak Türkiye üzerinden Recep Tayyip Erdoğan’a bağlanıyordu.

Bağlanmadan hemen önce de sorunun ve yanıtının esin kaynağı olan, Türk edebiyatının mistik şairi, radikal İslamcı Necip Fazıl Kısakürek‘e, anlatılanların fikir babasına, özel ve özenli bir vurguyla işaret ediliyordu.

Bilindiği gibi Necip Fazıl Kısakürek, Türkiye Cumhuriyeti’yle sorunları olan bir şair ve “mütefekkir”dir. Edebiyatçı kimliğinin yanında sosyal, siyasal ve İslamcı düşüncelerini yansıtan ve büyük çoğunluğu aynı zamanda editörü olduğu Büyük Doğu dergisinde çıkan yazıları ve 1960’lı yıllardan başlayarak 1980’lere kadar devam eden Milli Türk Talebe Birliği‘nde verdiği konferanslarıyla, bugün devleti yöneten kadroların kimlik ve şuur kazanmasında önemli bir rol üstlenmişti.

Videonun sonundaki “Beşinci devrenin kapısında dimdik bekleyen sensin!” ve “Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine sen koyacaksın!” sözleri, bu İslamcı şairin 1975’te yazdığı, Milli Türk Talebe Birliği tarafından düzenlenen Milli Gençlik Gecesi’nde seslendirdiği “Gençliğe Hitabe”sinden alınmıştı. AKP’nin bilinen Cumhuriyet karşıtlığının kaynaklarından biri olan Necip Fazıl’ın Hitabe’si, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Büyük Nutuk”un sonunda okuduğu ve Türk Cumhuriyet’iyle, ülkenin istiklal ve istikbalini emanet ettiği uyarılarla dolu “Gençliğe Hitabesi”ne amaç ve üslup olarak verdiği bir yanıttır.

Necip Fazıl ve dolayısıyla onun fikirlerinden beslenenler, bu yanıtlarıyla ve daha önce de aynı “mütefekkir”den yaptıkları “dindar ve kindar” alıntılarıyla, Cumhuriyet gençliğine karşı nasıl bir gençlik amaçladıklarını ortaya koyuyor!

Batı dünyasının Avrupa merkezli, pozitivist ve modernist tavrına karşı kendi tabiriyle bir Asyacılık düşüncesi oluşturmak isteyen Necip Fazıl’ın bu “tefekkür”ündeki temel dayanağı İslami düşünce ve gelenektir. İdeolocya Örgüsü (1968), Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvuru (1982) ve İman ve Aksiyon (1964) adlı eserlerinde birçok yönüyle aktarmaya çalıştığı bu muhafazakâr ütopya, Cumhuriyet’in ve dünyanın geldiği noktada tam bir distopyadır. Necip Fazıl, işte bu distopyayı kurmaya çağırıyor gençleri hitabesinde.

“İslam inkılabını kadrolaştırmaya memur gençlik, Sahabiler ve onların gerçek bağlılarından başka kendisine hiçbir ruhi örnek kabul etmeyecek ve bu ruhu, baştan başa yepyeni, fakat aslına uygun olarak, nefsinde ve dünyada maddeye nakşedecek” bir gençlik tasavvuru olan Necip Fazıl’ın gençleri, “annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara “siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek müslümanlığın “ne idüğü”nü ve “nasıl”ını gösterecek”tir mesela!

O gençler ki, bilim yuvası üniversiteleriyle, Cumhuriyet değerlerini içselleştirmiş profesörleriyle ve laik ve bilimsel ders kitaplarıyla savaşacak ve “komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek”tir! Çünkü o gençler, “can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara” militanlardır.

Bu gençler aynı zamanda Saray sözcüsü Kalın’ın “buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, türkün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin İslam’da olduğunu gösterecek” hikâyesini yazma kudretine de sahiptir!

Onun nesli, “acıdığı ve yardımcı olduğu emekçiyi hakkı ezdiği için başıboş bırakmayacak, allah buyruğu ve resul ölçüsünü kapitalistin kasasına kazımadıkça serbest nefes bile alamayacak”tır!

Çünkü o, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlığında yarışan, “halka değil, hakka inanan, meclisinin duvarında “hakimiyet hakkındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik…”tir ve bildiğiniz gibi “…kininin, öcünün davacısı”dır!

O kadar ki, “en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde planında kurtardıktan sonra ruh planında helak edici tam dört devre bulunduğunu gör”mekte ve “evet şimdi… beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekle”mektedir! Cumhuriyet’in kültür, dil ve eğitim kazanımlarını “yeni kurbağa diliyle bütün “dikey”leri “yatay” hale getirecek bir nida koparmakta ve “mukaddes emaneti ne yaptınız?” diye meydan yerine çıkacağı günü kolla”maktadır! “Yeni kurbağa dili”nin Dil Devrimi, “dikeyleri yatay hale getirme”nin de bütün bu Cumhuriyet değerlerini yerle bir etmek olduğunu, eklemeye gerek var mı?

İşte “Üstat” Necip Fazıl’ın hitap ettiği, İbrahim Kalın’ın itiraz etmediği, Erdoğan’ın hedeflediği ve henüz meydan yerine çıkamamış olsa da “sosyal meydan”da sesini duyurmaya çalışan AKP Gençlik Kolları videosundan seslenen gençlik bu!

Mustafa Kemal’in emaneti teslim ettiği, bağımsızlıkçı, halkçı, laik gençliğine benziyor mu siz karar verin!

“AKP’nin Gençlik Tasavvuru” için 2 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir