Güneşte gölgesini, Rüzgârda yaprağının sesini Satamayınca kesti ağacı kökünden kapital… Ve İstanbul, isyanbuldu böylece Sekiz haziran önce. Sekiz haziran önce, Benim ıssız ve mağrur ülkem, Kıyameti kopardı bir dal cumhuriyet için… Öyle güzel oldu ki sinirlenince Otuz gün, otuz gece. Otuz gün, otuz gece Bulaştı cesaret bir virüs gibi herkese, Duran adama, kırmızılı kadına, bir de meydana… Polise kitap okuyan gence, Üstü başı gaz içinde. Üstü başı gaz içinde, Mehmet, Zeynep, Ethem, Ali İsmail. Düşlerinin düştüğü yerden hâlâ duman yükselir… Bir duman ki yükseldikçe Uzadı gitti geleceğe. Uzadı gitti geleceğe, Karanlığın içinden delip geçerken, İçli bir ezgi gibi söylendi Doksanıncı Yıl Marşı… Abdullah, Ahmet ve halkça Işıklar sönüp yandıkça. Işıklar sönüp yandıkça, Yayıldı aydınlıkla karanlığın kavgası, Bütün parklar yaz okulu, ama Berkin yine yoktu… Sustu rüzgâr ve susunca Kuşlar kondu ağaca. Kuşlar kondu ağaca, Dallar uzadı önce uyanır gibi uykudan Sonra bütün yapraklar yeşile boyadı kendini… Ve ağaç verdi herkese Güneşte gölgesini.