Nesibe’yi Kurtarmak

FÜRUZAN/BENİM SİNEMALARIM

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Yazarı, yönetmeni, baş karakteri kadın olan Benim Sinemalarım’ın temiz yürekli Nesibe’sinin, filmler aracılığıyla kurduğu ve peşinde koştuğu, yaşanası bir dünya hayalinin gerçekleşmesi umuduyla kutlu olsun!

Okumaya devam et “Nesibe’yi Kurtarmak”

Böcek, Sinek ve Dil

OECD raporuna göre Türkiye’de 100 kişiden 40’ı okuduğunu anlamıyormuş. 450 kelimelik mektubu iki gündür okuyan politikacı, gazeteci, panelist ve analistlerden farklı sesler yükseldiğine göre ya bunlar o 40 kişi içinde ya da mektup yoğun bir sembolizmle yazıldı. Yazı mektupla değil, “anlamak”la ilgili…

Okumaya devam et “Böcek, Sinek ve Dil”

Duyşen’den Elizabeth’e Öğretmen Etiği

Öğretmen, toplumun dönüşüm ve gelişimine, ancak arkasında bu dönüşüm ve gelişimi destekleyecek toplumsal bir dinamik, güçlü bir irade varsa, aydınlanmanın bir öznesi olabilir, Duyşen gibi; değilse gericiliğin, kapitalizmin çıkarcı, yarışçı, rekabetçi, hatta ahlaksız bireyine dönüşüverir, Eizabeth Hasley misali…

Okumaya devam et “Duyşen’den Elizabeth’e Öğretmen Etiği”

Ne diyorsun aslanım?

HAYVAN DİLLERİ

İnsan türü olarak kendi doğal dilimizde bile birbirimizi anlamaktan bu kadar uzakken, hayvanların dilinde onlarla iletişim kurabilme düşünü, olur da bir gün gerçekleştirebilirsek, en çok da yalan söylemenin hayvan dilinde mümkün olmadığına sevineceğim!

Okumaya devam et “Ne diyorsun aslanım?”

Felsefe-Sinema Köprüsünde Wittgenstein

Anlamlandırma olanakları ve araçlarının farklılığı nedeniyle, sinema – felsefe ilişkisi sorunlu bir ilişki olsa da beyazperde veya ekranda felsefenin izini sürmek; idrak yolları tıkanması yaşadığımız günümüzde, toplumca yakalandığımız anlam yitimi hastalığıyla başa çıkmak için bir fırsat yaratıyor. Ta ki sinemayla felsefe yapmanın, aslında felsefeyle sinema yapmak olduğu anlaşılsın ve Jarman’ın Wittgenstein’i buna bir örnek olsun…

Okumaya devam et “Felsefe-Sinema Köprüsünde Wittgenstein”

Hayat kısa, Üvercinka uçuyor…

ÜVERCİNKA 59 YAŞINDA

Bu Cumhuriyet, bir aşiret mensubu olan Cemalettin Seber’den Türkçenin büyük şairi Cemal Süreya’yı yarattı. O Cemal Süreya Türkçenin aydınlığıyla Üvercinka’yı yazdı. O Üvercinka sömürünün, yoksulluğun ve gericiliğin üstüne üstüne uçuyor, 59 yıldır bütün kara parçalarında; Türkiye hariç değil!

Okumaya devam et “Hayat kısa, Üvercinka uçuyor…”

İkiliği Felsefeyle, Sanatla Aşmak

BELA TARR, TORİNO ATI

Gerçek ile kurgunun sınırlarındaki silinme, yaşam için derin bir kaos ve insan için geniş bir anlamsızlık üretiyor. Bu yazı, toplumsal olgulardan hareket edip Nietzsche’nin düşünce dünyasından geçerek Bela Tarr’ın sinema evreninde kapitalizmin yarattığı kaosu ortadan kaldırmanın olanaklarını arıyor.

Okumaya devam et “İkiliği Felsefeyle, Sanatla Aşmak”

Cahil Hoca, Çin Odası’nda!

Bu yazımızda Cahil Hoca Jacotot’un bilmediği bir dili, dilini bilmediği öğrencilere öğretme deneyimi üzerinden dil edinme sürecine odaklanmak ve yapay zekâ teknolojisinin bu alana sunduğu olanakların sınırlılığına dikkat çekmek istiyoruz.

Okumaya devam et “Cahil Hoca, Çin Odası’nda!”

2024’ün Sözcükleri

2024 yılının sözcükleri bazı ortak temaları öne çıkarıyor. “Beyin çürümesi”, “kutuplaşma”, “kalabalık yalnızlık” gibi kavramlar, öncelikle kapitalizmin, sosyolojik ve kültürel olarak derin bir krizin içinde olduğuna işaret ediyor. Toplum olarak açık bir “kutuplaşma”nın içine itilen insan, birey olarak derin bir “yalnızlığına” gömülmüş, “çürüyor”!

Okumaya devam et “2024’ün Sözcükleri”

Gerçekliğin Kırk Tonu

RAŞOMON

Akutagava’nın yüz yıl önce yazdığı Yabu no Naka adlı öyküsünün Haydut’u, “Ben birini öldürürken kılıcımı kullanırım… Siz insanları nüfuzunuzla, paranızla, süslü sözlerinizle, çalıştıra çalıştıra öldürürsünüz. Kan akıtmadan bir güzel becerirsiniz bu işi! Söyleyin bakalım, sizinkiler mi, benim ki mi daha ağır suçtur?” diyor. Kurosava’nın Raşomon’da aradığı gerçekliğin en doğru, en yalın ve en içten ifadesidir bu, yüz yıl sonra da…

Okumaya devam et “Gerçekliğin Kırk Tonu”