Dilbilimciler, doğal dillerin biyolojik bir mekanizmaya sahip; ama sosyal, kültürel ve tarihsel bir olgu olduğu konusunda aşağı yukarı hemfikirler. İçinde konuşulduğu toplumsal, kültürel bağlam dile yansıyor ve chatbotların asıl zorluğu burada ortaya çıkıyor. Yapay zekâ teknolojisi bu zorluğu aşabilecek mi?
Okumaya devam et “Chatbotların dili, henüz çat pat!”Yazar: Mustafa Pala
Cumhuriyet Karşıtlığının Karargâhları
DİNSEL VAKIFLAR
Bugün “Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz!” diyen Erdoğanlara; “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz.” diyen Mendereslerden, “Bana milliyetçiler adam öldürüyor, dedirtemezsiniz!” diyen Demirellerden, “Asmayalım da besleyelim mi?” diyen Evrenlerden, “Irak savaşına Amerikalıların yanında girersek, bir koyar üç alırız!” diyen Özallardan gelindi. Onların bu siyaset, inanç ve ahlak anlayışları, Cumhuriyet’in kapattığı tekke ve zaviyeleri, birer sivil toplum kuruluşu saydıkları cemaatleri vakıflar biçiminde örgütleyerek birer karşı devrim karargâhı haline getirdi.
Okumaya devam et “Cumhuriyet Karşıtlığının Karargâhları”Kapitalizmin ‘Yapısökümü’
DOGVILLE / KÖPEKKENT
Köpekkent “Dogville”, saf sinema Dogma 95’in kuramcısı Lars von Trier’in Amerika üçlemesinin ilk filmi olsa da sadece ABD ile sınırlı bir eleştiri getirmez, bütün bir kapitalist uygarlığı “yapısöküme” uğratır. Melek kadar saf, temiz, merhamet abidesi bir kadından kısa sürede bir fahişe ve sonunda bir canavar yaratan demokrasi yanılsaması, Adorno’yu doğrulamaktadır: “Yanlış hayat doğru yaşanmaz!”
Okumaya devam et “Kapitalizmin ‘Yapısökümü’”Dil İşkencesi
KASPAR / Peter Handke
“Vahşi Çocuk” Kaspar Hauser ile yazar Peter Handke’yi buluşturan zemin, Kaspar’ın ortaya çıkışıyla yaşadığı determinist dönüşüm ile Handke’nin oyunlarındaki belirlenimci dil odaklı izlek tercihidir. Oyunun sonunda Kaspar, dil aracılığıyla toplum normlarını öğrenir; birey olarak yok olurken toplumun bir parçası olarak yeniden var olur. Handke, bu dönüşümün ne kadar acı verici olabileceğini gösterir.
Okumaya devam et “Dil İşkencesi”Okula, Aileye, Topluma “400 Darbe”
LES QUATRE CENTS COUPS
Paralı- parasız, dinsel- bilimsel, yarışmacı- paylaşmacı tartışması içinde bir eğitim öğretim yılı daha bitti. Günün sonunda kazanımlarımız ne oldu? 400 Darbe’de Truffaut’un, Kapitalist sistemin “iyi-kötü” değerleri içinde bir paradoks gibi duran sorusu şudur: “Çocukların ‘iyi’ yetiştirilip mutsuz olmaları mı, ‘kötü’ yetiştirilip mutlu olmaları mı iyidir?” Ne dersiniz?
Okumaya devam et “Okula, Aileye, Topluma “400 Darbe””Matematik ve Dil
Akıllı tasarımcılar, doğada ve her şeyde kusursuz bir matematik olduğunu iddia ediyorlar. Onlara göre salyangoz kabuklarının kıvrımlarında, ayçiçeği tanelerinin dizilişinde, arıların petek gözlerinin altıgen yapılarında, alnımızla yüzümüzün geri kalanı arasındaki oranda… her yerde matematik var! Dilseverler buna doğal dilleri de ekliyorlar. Öyle mi acaba?
Okumaya devam et “Matematik ve Dil”Duvarları Dansla Aşmak
BILLY ELLIOT
İşçi sınıfını odağına alan filmler, kaçınılmaz olarak bir sınıf atlama arzusunu da barındırır. Billy Elliot’ta da Billy’nin kafasındaki “Balet mi, madenci mi?” terazisinin “balet” kefesi aşağı doğru indikçe bu eğilim öne çıkmaktadır. Sınıf atlayarak kurtuluş da doğası gereği toplumsal değil, bireysel bir kurtuluştur ve işte Billy o kurtuluşa doğru bütün gücüyle koşmaktadır.
Okumaya devam et “Duvarları Dansla Aşmak”Gezi Eylemlerinin 10. Yılı
Bugün, 28 Mayıs 2013’te ekolojik duyarlıkla başlayıp Cumhuriyet’i yenileme denemesine dönüşen Gezi eylemlerinin 10. yılı. İstanbul’da başlayan Bayburt ve Bingöl dışında tüm illerimize yayılan, 30 Ağustos’a kadar devam eden eylemler, günün sonunda Türkiye’nin 8’i sivil, 11 canına mal olmuş, eylemlerde 9063 kişi yaralanmıştı. Türkiye bugün, Cumhuriyet’i bir kere daha yenileme denemesi için bu kez sandık başında.
Okumaya devam et “Gezi Eylemlerinin 10. Yılı”Bir Ödevin Analizi
104 yıl önce bugün Mustafa Kemal, “bilfiil işgal “edilmiş” bir ülkenin kurtuluş ve kuruluşunu örgütlemek için Samsun’da karargâh kurarken, 104 yıl sonra Türkiye, diğer seçenekleri paranteze alıp “ikiden seçmeli” bir sınava hazırlanıyor. Gençler ise dış etmenlerden yalıtılmış, kendilerine kapanmış, “beşten seçmeli” testlerin üzerine ter döküyor! Türkiye de gençler de iyi bir gelecek için çalışıyor! Peki bu çalışma biçimi iyi bir gelecek vaat ediyor mu?
Okumaya devam et “Bir Ödevin Analizi”Seçim ve Eğitim
Demokrasiyi sandıktan ve oy kullanmaktan ibaret gören seçim sistemi, “demokratik” tavır bakımından, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin gerisine düşmüş görünüyor. Gençlerin geleceklerini belirledikleri üniversite sınavlarındaki soruların altına beş seçenek yazarak onlara “çoktan” seçme olanağı tanıyan ÖSYM bile, iktidar ve muhalefet blokları biçiminde sadece “iki seçenek” dayatan seçim sisteminden daha “demokratik” değil mi?
Okumaya devam et “Seçim ve Eğitim”