Edebiyat-Sinema İlişkisi Bağlamında Benşilik ve Film Betimleme Yazarlığı

Edebiyat-sinema ilişkisi denince, iki sanatın dramatik yapı ortaklığı ve edebiyattan sinemaya uyarlamalar akla geliyor. Bu ilişkide sinema, edebiyatı kendi diline dönüştürüyor. Oysa yıllar önce benşiler ve bugün de film betimleme yazarları, sinemanın dilini edebiyatın diline çevirerek onu daha erişebilir ve daha sosyal kıldılar, kılıyorlar

Okumaya devam et “Edebiyat-Sinema İlişkisi Bağlamında Benşilik ve Film Betimleme Yazarlığı”

‘Aşkın Gözü’ kör değil!

FİLM BETİMLEME YAZARLIĞI

19. yüzyılın sonunda sessiz doğan sinema 30 yılda seslendi, 50 yılda tümüyle renklendi ve 100 yılda dijitalleşti. Japon sessiz sineması yüz yıl önce benşilerle toplumun mümkün olan en geniş kesimine ulaşmanın yolunu bulmuştu. Kawase’nin Hikari’si üzerinden soruyoruz: Neden sesli betimleme metin yazarları da benzer bir işlevle sinema sanatını daha erişilebilir kılan anlatım ustası edebiyatçılar olmasınlar?

Okumaya devam et “‘Aşkın Gözü’ kör değil!”

Gerçekliğin Kırk Tonu

RAŞOMON

Akutagava’nın yüz yıl önce yazdığı Yabu no Naka adlı öyküsünün Haydut’u, “Ben birini öldürürken kılıcımı kullanırım… Siz insanları nüfuzunuzla, paranızla, süslü sözlerinizle, çalıştıra çalıştıra öldürürsünüz. Kan akıtmadan bir güzel becerirsiniz bu işi! Söyleyin bakalım, sizinkiler mi, benim ki mi daha ağır suçtur?” diyor. Kurosava’nın Raşomon’da aradığı gerçekliğin en doğru, en yalın ve en içten ifadesidir bu, yüz yıl sonra da…

Okumaya devam et “Gerçekliğin Kırk Tonu”