Homeschool ve Unschooling

COVID-19‘un ülkemizde en güçlü aptallaştırma etkisini eğitim yönetiminde gösterdiği görülüyor. Malumunuz, eylüle yaklaştığımız şu günlerde Alpay‘ın “Eylülde gel, eylülde okul yoluna.” diye çağırdığı öğrencilerimizin okul yolunu tutup tutmayacakları hâlâ belirsiz. Eğitimin tüm paydaşları, acaba anlaşılır ve anlamlı bir şeyler söyler mi beklentisiyle eğitim “gören”imizin değil, “bakan”ımızın ağzına bakıyor. Bakanımız maşallah her konuyu “çalışıyor”, her olası duruma uygun “senaryo yazıyor” ve her senaryonun “simülasyonunu yapıyor”; ama simülasyondan reele bir türlü geçemiyor!

Okumaya devam et “Homeschool ve Unschooling”

İyi Bayramlar…

Türk bağımsızlığının ve modernizminin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okuyanlara, güvendikleri dağlara yaslanıp hilafet çığlığı atanlara, abecemizi ve kıyafetimizi beğenmeyenlere, Türkiye’mizin tapusu Lozan’ı çöpe gönderenlere ve bunların yanında zavallı kalan COVID-19’a inat; bağımsız, demokratik ve çağdaş bir Türkiye dileğiyle mutlu ve umutlu bayramlar…

Ziya Selçuk’u Anlama Kılavuzu

Korona saldırmaya devam ediyor ve küresel salgının ulusal yıkımları farklı oluyor. Devlet gibi devleti olan uluslar, virüsle mücadelede kıl kadar yalpalamıyorlar. Bize medyada genellikle yalpalayanlar gösterilip onların haberleri verildiğinden, devletimizin salgınla mücadeledeki başarısını nesnel olarak ölçemiyoruz maalesef.

Okumaya devam et “Ziya Selçuk’u Anlama Kılavuzu”

“Yenisöylem / Çiftdüşün”

Yıllar önce George Orwell’in “1984”ünü okuduğumda irkilmiştim. İrkilmiştim, çünkü bu distopik roman, despotik bir yönetimin, toplumda insanların sürekli ve sistematik bir biçimde gözlenmesini, izlenmesini; hatta düşünme yasağını polis gücüyle nasıl kurumsallaştırdığını anlatıyordu. Roman, Stalin Sovyetler’ine göndermeler yapsa da aslında onun ötesinde bir zamana ve mekâna sesleniyor; tüm totaliter rejimleri bombalıyordu! 

Okumaya devam et ““Yenisöylem / Çiftdüşün””

Türkiye’nin Kuantum Hâli

Fen bilimlerindeki gelişmelerin izini sosyal bilimlerde sürmek, toplumsal olayları anlamamıza yardımcı oluyor.

17-18. yüzyılın ünlü bilgini Isaac Newton’un bilime en büyük katkısı mekanik alanında oldu. Fizik bilimine hareket ve evrensel kütle çekimi yasalarını kazandırdı. Kuvvetin kütle ile ivmenin çarpımına,  etkinin de tepkiye eşit olduğunu söylüyor ve biz bunu mitinglerde deneyimliyorduk! Newton mekaniği, makro ölçekli fiziksel olayları, mühendislik çalışmalarında göz ardı edilebilecek küçüklükte sapmalarla hesaplayabiliyor; bu hesapla, örneğin seçim sonuçlarını -/+2 puan yanılmayla tahmin edebiliyorduk!    

Okumaya devam et “Türkiye’nin Kuantum Hâli”

250. Yaşında Beethoven’i “Anna”mak

Bugün 30 Haziran. Bütün dünyanın başından beri COVID-19 belasıyla mücadele ettiği 2020’nin ilk yarısının son günü. 2020, hem yaşadığı çağın hem sonrasının müziğini etkilemiş bir besteci olan, 16 Aralık 1770’te Almanya’nın Bonn kentinde doğan Ludwig van Beethoven’in 250. yaşı. Alman parlamentosu 2020’yi “Beethoven Yılı” ilan etti. Bu nedenle yıl boyunca Bonn’da ve her yerde Beethoven etkinlikleri yapılıyor ve yapılacak. İnsanlık her zaman en derin çıkmazlarından kendisini bir ileri çağa taşıyan devrimlerle kurtuldu ve o devrimlerin sanatçılarıyla. Beethoven’i bu duygularla “Copying Beethoven” filmine yansıyan sanatıyla anlıyor ve anıyoruz.

(Bu yazıyı Beethoven’in 9. Senfoni’si eşliğinde okumanız önerilir.)

Tanrının Sekreteri

__ Ee? Ne düşünüyorsun? Dürüst ol, düşüncelerine değer veriyorum!

__ Bence kötü olmuş!

__ Benim amacım senin güzellik anlayışına meydan okumak! Müziğe çirkin ve marazi olanı katıyorum. İnsanın bağırsaklarından geçmeden ilahi olana nasıl ulaşırsın ki? (…) Burada, Tanrı burada işte. Beyinde, ruhta değil, bağırsaklarda; çünkü burası insanın hissettiği yerdir. Bağırsaklar göğe doğru kıvrılır ve dolanır. Onlar aydınlanmaya beyinden daha yakındır. Botlarına bok bulaşmadan başın göğe ermez! (Anna’yı dans etmeye zorlar…)

__ Affedersin, anlamıyorum Maestro!

__ Anlayamazsın elbette!  Bu, anlamakla ilgili değil; eserlerimi yaşaman gerek. Bu bir dil Anna Holtz, benim icat ettiğim yeni bir dil! İnsanın Tanrıya dair deneyimlerini, benim deneyimlerimi anlatan bir dil. Sen de onun için gönderildin bana, bu dili yazmak için! Sen Tanrı’nın sekreterisin! Benim aracılığımla onun dudaklarını okuyorsun…

Okumaya devam et “250. Yaşında Beethoven’i “Anna”mak”

Üniversite Adaylarına Son Ders: Eğitimin ‘Gini’si

27-28 Haziran’da YKS’ye girecek üniversite adaylarımızdan mezunların bir kısmıyla 12. sınıf öğrencilerimiz “Z Kuşağı”nın mensupları; yani en küçüğü 18 yaşında. Dolayısıyla her biri hayatın gerçeklerini, ülkemizin sorunlarını tartışabilecek yeterlilikte. Bu nedenle adil olmayan, rekabetçi/yarışmacı bir eğitimin yarattığı sonuçları irdeleyen aşağıdaki yazıyı Korona virüsünün felce uğrattığı hazırlık sürecinde yaşadıkları gerçekliği bir de bu açıdan görme olgunluğuyla değerlendireceklerini biliyor, tüm adaylara başarılar diliyorum.

Okumaya devam et “Üniversite Adaylarına Son Ders: Eğitimin ‘Gini’si”

Bir Tutam Tuz

Konumuz bir kere daha ölçme-değerlendirme. Nedeni malum, haziran ayı MEB ve ÖSYM’nin, ortaokul ve lise son sınıf öğrencilerini ölçüp biçtiği bir ay; temmuzsa bunun sarsıntıları! “Değerlendirme”ye hiç girmeyelim; ama ölçmeyi bir kez daha yazalım son olur umuduyla! Son olur umuduyla; çünkü sınav odaklı bir sisteme alternatifler üretebilecek niyete ve donanıma sahip bir Milli Eğitim Bakanımız var artık!

Okumaya devam et “Bir Tutam Tuz”

Salgının Sınıfsallığı ve Sürü Bağışıklığı

1 Haziran’dan itibaren kimi muhaliflerin sözleri kadar kara, kimi iktidar beyanı kadar ak maskelerimizi, kimimiz çenemize indirip kimimiz kulağımızdan sarkıtıp, kimimiz göze bağlayıp kimimiz cebe atarak, hatta yeni modayla ele ve kola takarak “normalleşme” sürecine girmiş olduk!

Okumaya devam et “Salgının Sınıfsallığı ve Sürü Bağışıklığı”

Yaz Düşünceleri

Dallarına ağacının kuşlar konuyor
içimde sapsarı bir güneşten
sakladığım çocuğun…
Düşleri süt beyaz

Ardından damla damla sorular soruyor
durmadan tomurcuk düşündüren
yağmaktan mutlu bulutun…
Dudakları titrek saz

Sonra ıslak sırılsıklam geçip gidiyor
gergin ve yorgun suları içinden
gecikmiş bir yağmurun…
Korkuları gülden az

Bir yaz akşamı işte şuramda kırılıyor
gözü gibi sakındığı herkesten
taştan oyuncağı çocuğun…
Düşten olsa kırılmaz

Bulutla kuş taşla düş yoğun bakım istiyor
tozuyor yollar da yıllar gibi geçerken
yazları bile bozuluyor insanın…
Ki asla onarılmaz