Salgının Sınıfsallığı ve Sürü Bağışıklığı

1 Haziran’dan itibaren kimi muhaliflerin sözleri kadar kara, kimi iktidar beyanı kadar ak maskelerimizi, kimimiz çenemize indirip kimimiz kulağımızdan sarkıtıp, kimimiz göze bağlayıp kimimiz cebe atarak, hatta yeni modayla ele ve kola takarak “normalleşme” sürecine girmiş olduk!

Ülkemizde pandemi yönetimi, “yeni normal”e kadar halk sağlığını görece gözeten adımlar attı. Bu çerçevede siyasi erk, bütünüyle değilse de Bilim Kurulu’nun kararlarını hesaba kattı. Başka dışsal etkenlerin de varlığıyla buradan iyi sonuçlar alınmaya başlanınca siyasal iktidar ön aldı. CumhurBaşkan’ı durumu siyasi bir ranta çevirmek, toplum üstündeki gücünü pekiştirmek için kullanmak istedi ve kullandı. 6, 7 Haziran için alınan sokağa çıkma yasağı kararını, tüm kurumsal yetkileri üzerine alarak ve halka özgürlükler bahşetme edası takınarak kaldırdı. Halkımızın evde kapalı kalmasına CumhurBaşkanı’nın “gönlü razı olmamıştı”!

Normalleşme sürecini önce AVM’leri, sonra camileri açarak başlatan CumhurBaşkanı’mız salgın devam ettiği halde şöyle buyurdu: “… bunun için, Cumhurbaşkanı olarak, 15 ilimizi kapsayan hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulamasını iptal etme kararı aldım.” Buradaki demokratik teamüllere uyumazlığa, bilime değer vermeyen tavra ve yetki kullanma tarzına takılmayın!

Ertesi gün “bunun” zamiri yerine, büyük bir açık yüreklilikle “Ekonominin zarar görmemesi” sözünü koydu; zaten gerisinin de bir önemi yoktu!

Kapitalist/emperyalist sistemlerin doğal seleksiyon için göz kırptığı “sürü bağışıklığı” (Herd Immunity) politikası, bizde biraz gecikmeyle böyle başladı. İşlerine gidecek alt orta ve alt sınıflar için toplu taşıma araçlarında mesafe kuralı da kaldırılınca emekçiler, dönmesi gereken ekonomi çarklarının dişlileri arasına itilmiş oldu. Bu nedenle “sürü bağışıklığı” da “sınıf bağışıklığı”na dönüştü.

Her akşam televizyon karşısında bir maç skoru gibi izlediğimiz Covid-19’un neden olduğu can kayıplarını, bir sayısal değere indirgeyen sağlık yönetimimiz, sürü bağışıklığının da aslında istatistiksel bir oyun olduğunu kabul etmiş görünüyor. Ancak, halk sağlığı uzmanları, hiç kuşkusuz bunun son derece tehlikeli bir oyun olduğunu en kısa zamanda siyasal yönetime anlatacaklardır.

Zira MIT Üniversitesi’nden Daniel Wegner’in kanıtladığı ve tek tek insanların kararlarında çevrelerinden ne kadar çok etkilendiklerini gösteren “sürü psikolojisi”ne dayanan ve ondan güç alan “sürü bağışıklığı”; bir toplumda ortaya çıkan salgında yeterli sayıda insanın bağışıklık geliştirerek hastalığın yayılmasının durmasını anlatan epidemiyoloji terimidir. Terim, belli bir toplumdaki (sürüde) salgından her 100 kişiden en az 60’ının etkilenmesiyle bulaşı oranının 1’in altına düşeceği ve böylece enfeksiyonun yayılmasının duracağını anlatır.

Modern tıbbın “ama” ile kabul ettiği “sürü bağışıklığı” politikasının aşı, ilaç ve başkaca tedavi yöntemleri gibi koruyucu araçların desteği olmaksızın uygulanmasının çok vahim sonuçlar doğuracağı gün gibi ortadadır. 70/100 oranı üzerinden gitsek ve Dünya Sağlık Örgütü’nün dünya geneli için verdiği ölüm/vaka oranını %3,4 alsak bile 1 Haziran’dan beri uygulanan sürü bağışıklığının, ülkemizde yaklaşık 2 milyon insanın ölümüne yol açacağını göze almak gerekir.

Peki kimdir bu 2 milyon? Dönmesi gereken ekonomi çarkının dişlileri arasına itiliveren sosyoekonomik bakımdan dezavantajlı alt ve alt orta sınıf insanlarımız değil mi? Sabah sosyal mesafenin olmadığı toplu taşıma araçlarıyla işlerine giden, işyerinde omuz omuza vermezse iş göremeyen, devletinin veremediği tek kullanımlık maskeyi bile yıkayıp yıkayıp defalarca yüzüne takan, akşam eve döndüğünde 65 yaş üstü aile bireyleriyle bir arada yaşayan…

Lafı dolandırmaya gerek yok: Salgın sınıfsaldır, virüs de! Türkiye’de normalleşme sürecinde yaşananlarla birlikte Kuzey Avrupa ve ABD gibi kapitalist/emperyalist sistemin sürü bağışıklığı politikası, bu yargının gerekçesidir.

ve bu politika, politika değildir!

“Salgının Sınıfsallığı ve Sürü Bağışıklığı” için 3 yorum

  1. Tam da böyle. Üç ay boşa gitti. Bir ay tüm ülke sıkı karantinaya alınsaydı düze çıkılırdı. Şimdi tehlike hepimiz için büyük.

Fatma Tazebay için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir